Ülkeler doğayı ve biyoçeşitliliği korumak için yeni bir küresel anlaşmayı müzakere etmeye hazırlanırken, BM Genel Sekreteri kaybedecek zaman olmadığını söyledi.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Salı günü Montreal’de düzenlenen açılış töreninde COP15 biyolojik çeşitlilik zirvesine katılan delegelere “İnsanlık kitlesel yok oluş silahı haline geldi” dedi.
“Bu konferans, yıkım çılgınlığını durdurmak için şansımız” diye ekledi.
1 milyondan fazla tür, özellikle böcekler artık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya ve 10 milyon yıldır görülmemiş bir hızla yok oluyorlar. 2022 BM Küresel Arazi Görünümü değerlendirmesine göre, Dünya’nın karasal yüzeylerinin %40 kadarı bozulmuş kabul ediliyor.
Guterres, insanlığın doğaya “savaş açıp” yıkım araçlarıyla “kaos” oluşturduğuna işaret ederek ülkelerin artık doğayla “barış yapması” gerektiğini vurguladı.
Guterres, “İnsanlık, kontrolsüz ve orantısız ekonomik büyüme için bitmek, tükenmek bilmeyen hırsla büyük bir kitlesel yok oluş silahı haline geldi. Doğaya bir tuvalet gibi davranarak kendimizi yok ediyoruz” diye konuştu.
Doğanın ve biyoçeşitliliğinin zarar görmesinin büyük bir insani maliyete sebep olduğunun altını çizen Guterres, “Bu maliyeti işsizlik, açlık, hastalık ve ölümlerle ölçüyoruz. Ekosistemin bozulmasıyla 2030’a kadar yıllık kayıpların 3 trilyon dolar olacağı öngörülüyor. Su, gıda ve enerji içinse daha yüksek fiyatlar bizleri bekliyor” değerlendirmesinde bulundu.
Guterres, bu konferansın yıkımı durdurmak için “son bir şans” olduğunu söyleyerek “Bahane ve ertelemelerden kaçınmalıyız. Verilen sözler de tutulmalı” ifadelerini kullandı.
Guterres, hükümetlere biyoçeşitlilik için mücadelede, cesur ulusal eylem planları geliştirme çağrısında bulundu.
Müzakereciler, yaklaşık iki haftalık BM zirvesi sonucunda doğayı ve sağlıklı ekosistemleri gözeten bir anlaşmaya varılmasını hedefliyor.
BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD) Genel Sekreteri Elizabeth Maruma Mrema ise Salı günü düzenlediği basın toplantısında, zirveden önce 3 gün süren ön müzakerelerde bazı ilerlemelerin kaydedildiğini, ancak ihtiyaç duyulan noktaya ulaşılmadığını söyledi.
Aralarında hükümet yetkilileri, bilim insanları ve aktivistlerin de bulunduğu 10 binden fazla katılımcı, hem doğal kaynakları koruma hem de türlerin kaybını durdurma çağrıları arasında zirveye katılıyor.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau da, ülkelerin 2030 yılına kadar topraklarının ve sularının %30’unu korumaları gerektiğini vurguladı. Bu oran, BM’nin önemli talepleri arasında yer alıyor. Trudeau, Kanada’nın uluslararası biyolojik çeşitlilik finansmanına 350 milyon dolar koyacağını söyledi.
Trudeau, “Hükümetler arasında pek çok anlaşmazlık var. Ancak doğayı korumak gibi temel bir konuda dünya olarak anlaşamıyorsak, başka hiçbir şeyin önemi yok” dedi.
Biyoçeşitlilik ve İklim Krizi
Her iki yılda bir yapılan BM biyoçeşitlilik görüşmeleri, hiçbir zaman dünyanın ana odak noktası olan iklim değişikliği konulu yıllık BM görüşmeleri kadar ilgi görmedi. Ancak doğayı korumanın ve iklim değişikliğini kontrol etmenin el ele gittiğine dair artan bir farkındalık var.
Ormanlar ve deniz çayırı yatakları gibi sağlıklı ekosistemler, küresel ısınmayı kontrol etmenin anahtarı. Aynı zamanda, artan küresel sıcaklıklar, birçok ekosistemi ve hızlı uyum sağlayamayan veya daha soğuk iklimlere taşınamayan türleri giderek daha fazla tehdit ediyor.
Genel olarak BM, tüm ülkeleri 2030 yılına kadar kara ve deniz alanlarının en az %30’unu koruma altına alma sözü vermeye ikna etmeyi umuyor. Bu hedef genellikle “30’a 30” hedefi olarak anılıyor. Şu anda, dünyadaki kara alanlarının yalnızca yaklaşık %17’si bir tür koruma altına girerken, küresel boyutta okyanusun %8’den azı korunuyor.
Pestisit kullanımının sınırlandırılmasından doğaya zarar veren faaliyetlere verilen 500 milyar dolarlık sübvansiyonun iptal edilmesine kadar 22 potansiyel hedef daha değerlendiriliyor.
Ancak müzakereciler, anlaşma taslağının hâlâ arada kalan ibarelerle dolu olduğunu ve bunun anlaşmadaki eksiklikleri gösterdiğini söylediler. Anlaşmanın önceki yinelemelerinde yaklaşık 900 parantez bulunurken, bu sayı COP15’ten önceki günlerde yapılan müzakereler sırasında yaklaşık 1.400’e yükseldi.
En zorlu alanlardan bazıları ise dünyanın ısınmasına neden olan emisyonları engellemeye yönelik çabaların dahil edilip edilmeyeceği, pestisitlerin aşamalı olarak kaldırılması için bir son tarih getirilip getirilmeyeceği ve yoksul ulusların bozulmuş bölgeleri eski haline getirmek için gereken finansmana sahip olmalarının nasıl sağlanacağı konusu.