Dünyanın yaşanabilir arazisinin yarısı tarım için kullanılıyor ve bu alanın çoğu da hayvancılığa ayrılıyor. Hayvancılık iki kaynaktan besleniyor: Hayvanların otlak alanları ve soya ve tahıl gibi yem bitkilerinin yetiştirildiği alanlar. Peki dünya bitki temelli beslenmeyi benimserse tarımsal arazi kullanımımız ne kadar azalır?
Haber: Hannah Ritchie
Çeviri: S. Sena Akkoç
Arazilerin tarım için genişletilmesi, ormansızlaşma ve biyolojik çeşitlilik kaybının önemli itici güçleri. Dünyanın buzul veya çöl olmayan arazisinin yarısı, çoğunluğu hayvancılık için olmak üzere, tarım için kullanılıyor. Et ve süt ürünleri üretimi için gerekli arazi boyutu, Alaska’dan Tierra del Fuego’ya kadar uzanan Amerika kıtası büyüklüğünde.
Bitki bazlı alternatiflere kıyasla, bir kilokalorilik sığır veya kuzu eti üretirken 100 kat daha fazla arazi gerektiği için çiftlik hayvanlarının arazi kullanımı bu kadar büyük. Bu, protein için de geçerli: Bezelye veya tofu yerine sığır veya kuzu etinden bir gram protein elde etmek için 100 kat daha fazla toprak gerekiyor.
İnek veya koyun yetiştirmek için kullanılan arazinin türü de tahıl, patates veya fasulye için kullanılan araziyle aynı değil. Hayvancılık, mera otlaklarında veya mahsul yetiştirmenin mümkün olmadığı dik tepelerde yapılabilir. Meraların üçte ikisi mahsul yetiştirmek için uygun değil.
Bu, araziyi tarım için kullanmayı bırakıp bırakamayacağımız veya bırakmamız gerekip gerekmeyeceği sorusunu ortaya çıkarıyor. Biyolojik çeşitlilik ve karbon tutumu için büyük faydalar sağlayacak şekilde doğal bitki örtüsü ve ekosistemlerin, bu topraklara geri dönmesine izin verebiliriz.
Bununla ilgili endişelerden biri, ekili arazide herkese yetecek kadar yiyecek yetiştirilip yetiştirilemeyeceği. Araştırmalar, mevcut tarlalarda dünya üzerindeki herkesi besleyici bir diyetle beslemenin mümkün olduğunu, ancak bunun yalnızca yaygın bir şekilde bitki bazlı diyetlere geçiş yapılmasıyla mümkün olduğunu öne sürüyor.
Daha Fazla Bitki Bazlı Diyet, Daha Az Ekili Alana İhtiyaç Duyma Eğiliminde
Eğer daha bitki bazlı bir diyete geçersek yalnızca daha az tarım arazisine değil, daha az ekili araziye de ihtiyacımız olacak. Bu, sezgilerimize aykırı olabilir: Et ve süt ürünlerini fasulye, bezelye, soya ve tahıl ile değiştirirsek bu bitkileri yetiştirmek daha fazla ekime ihtiyacımız olmayacak mı?
Durumun neden böyle olmadığına bakalım. Joseph Poore ve Thomas Nemecek’in küresel gıda sistemlerinin bugüne kadarki en büyük meta-analiz çalışmasına göre, dünyanın herkese yiyecek sağlamak için ihtiyaç duyacağı tarım arazisi miktarının neredeyse dörtte üçü mera olarak kullanılıyor, geri kalan dörtte biri ise ekili arazi. Hayvan yemi için kullanılan meraları ve ekili arazileri de birleştirirsek, tüm tarım arazilerinin yaklaşık olarak %80’i, et ve süt üretimi için kullanılıyor.
Bu, daha bitki temelli bir diyete geçerken arazi kullanımının nasıl değişeceği üzerinde büyük bir etkiye sahip. Dünya nüfusu daha az et ve süt tüketseydi, daha çok ürün yiyor olurduk. Bitki bazlı diyete geçildiğinde sonuç, hayvan yemi için kullanılan arazi alanı küçülürken ekili arazideki insan gıdasının artması olacak.
Araştırmacılar, dünyanın vegan diyeti benimsediği bir senaryoda toplam arazi kullanımının 4,1 milyar hektardan 1 milyar hektara düşeceğini tahmin ediyorlar. Bu da %75’lik bir azalma ve Kuzey Amerika ve Brezilya’nın toplam büyüklüğünden daha büyük bir alana karşılık geliyor.
Ancak, tamamen vegan bir diyete geçilmese bile, kullanılan arazi miktarında önemli düşüşler mümkün. Sığır eti, koyun eti ve süt ürünlerini kesmek, meralar için kullanılan araziyi düşüreceği için tarım arazisi kullanımında büyük bir fark yaratabilir. Bu sadece otlak alanını değil, ihtiyacımız olan ekili alan miktarını da azaltacak.
Bu bilgi, araştırmanın gösterdiği önemli bir fikir: Sığır eti ve süt ürünlerini bırakmak (tavuk, yumurta, balık veya bitki bazlı yiyeceklerle değiştirilerek), tavuk veya balığı kesmekten çok daha büyük bir etkiye sahip.
Dünyadaki Tahılların Yarısından Azı Doğrudan İnsanları Besliyor
İnsan tüketimi için daha fazla ürün yetiştirmenin daha az ekili alana ihtiyaç duyması nasıl mümkün? Geri adım atıp ne kadar ürün ürettiğimize baktığımızda ve bu ürünlerin nasıl kullanıldığına dair büyük resmi gördüğümüzde cevap netleşiyor.
Dünyadaki tahılların kullanımı üç kategoriye ayrılıyor; doğrudan insan gıdası (pirinç, yulaf, buğday, ekmek gibi), hayvan yemi ve endüstriyel kullanımlar (biyoyakıtlar gibi).
Dünyadaki tahılların yarısından azı (%48’i), insanlar tarafından tüketiliyor. Geriye kalan %41’i hayvan yemi ve %11’i biyoyakıt için kullanılıyor.
Birçok ülkede insanların tüketim payı daha da düşük. Avrupa’nın çoğu ülkesinde tahıl üretiminin üçte birinden azını insanlar tüketirken, bu oran ABD’de %10.
Hayvan yemine ve biyoyakıtlara yönlendirilenler yalnızca tahıllar değil. Birçok yağ mahsulü için de aynısı geçerli. Soyanın yalnızca %7’si tofu, tempeh, soya sütü ve diğer insan gıdaları için kullanılıyor. Geri kalanı, hayvan yemi ve yağ üretimine gidiyor. Ancak hayvan yemi, ekonomik değer bakımından hakim konumda.
Hayvanları besleyen tahıllar israf edilmiyor, et ve süt ürünlerine dönüştürülerek insanlar tarafından tüketiliyor. Ancak bu, kalori ve toplam protein açısından çok verimsiz bir süreç. Bir hayvanı beslediğinizde, enerjinin tamamı hayvanın et, süt veya yumurta üretimine gitmiyor. Enerjinin çoğu, sadece hayvanı hayatta tutmak için kullanılıyor. Bizim için de aynısı geçerli; yediğimiz kalorilerin çoğu bizi hayatta tutmak ve vücut ağırlığımızı korumak için kullanılıyor. Yalnızca bunun fazlasını yediğimizde kilo alıyoruz.
Farklı hayvansal ürünlerin enerji ve protein verimliliği, bize çiftlik hayvanlarını beslediğimiz kalori veya protein gramının ne kadarının et ve süt ürünü olarak tüketilebildiğini gösteriyor. Örneğin sığır etinin enerji verimliliği yaklaşık olarak %2. Yani bir ineğin beslendiği her 100 kalorinin yalnızca 2’sini geri alabiliyorsunuz. İnekler genel olarak en az verimli hayvanken, bunu kuzu, domuz ve kümes hayvanları takip ediyor. Yani genel bir kural olarak daha küçük hayvanlar daha verimli. Bu yüzden tavuk ve balık, daha düşük çevresel etkiye sahip olma eğiliminde.
Bu nedenle daha az et tüketmek, büyük kalori kayıplarını ortadan kaldırmak, böylece ihtiyacımız olan tarım arazisi alanını azaltmak anlamına geliyor. Bu da doğal bitki örtüsünün, ormanların ve ekosistemlerin geri dönüşü için milyarlarca hektarlık bir alan kalmasını sağlayacak.
Haberin aslında buradan ulaşabilirsiniz.
Karbon emisyonları azaltımı hedeflerini açıklayan Kanada hükümeti, resmi danışma kurulunun tavsiye ettiği miktarın altında bir…
Türkiye’de son yıllarda birçok göl ve su kaynağında yaşanan kuraklık, Salda Gölü'nde de derinden hissediliyor.…
Karadeniz'de iki Rus petrol tankerinin ağır hasar almasıyla petrol sızıntısı yaşandığı açıklandı. Greenpeace ise iki…
Yeni ABD Başkanı Donald Trump'ın geçiş ekibi, elektrikli araçlara ve şarj istasyonlarına yönelik desteğin kesilmesini…
İklim değişikliği açısından dönüm noktası olarak nitelendirilen ve Uluslararası Adalet Divanı'ndan görülen davanın duruşmaları sona…
Enerji Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök, GES ve RES projelerinin yapı denetim kapsamından çıkarılmasının, yatırımcıların…