Sompo Sigorta’nın geçtiğimiz ay, “Yerküreye Saygı” projesinin bir parçası olarak farklı mecralarda rap tarzında bir şarkısı yayımlanmaya başladı. “Kurak geçiyor kışlar, aniden yağış alan yazlar, hiçbir şey öğrendiğimiz gibi değil” diyen şarkı, Sompo’nun iklim değişikliği alanındaki farkındalık yaratma çalışmalarının bir ayağı sadece. Japonya orijinli firmanın Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Özer Şimşek, büyük önem verdiklerini ifade ettiği Yerküreye Saygı projesini anlattı ve Ekim ayında bireysel iklim sigortasını sunmaya hazırlandıklarını açıklayarak konunun çok önemli olduğunu belirtti.
HABER: Barış DOĞRU, Bulut BAGATIR
Genel olarak küreselde Sompo Sigorta ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Dünyada kaç ülkede faaliyetsiniz? Türkiye’de ne zamandır varlık gösteriyorsunuz?
Japonya merkezli şirketin tarihi 1800’lü yılların sonuna kadar gidiyor. Sompo, dünyanın 32 ülkesinde faaliyette. Yaklaşık 70 bin çalışanı var. Ciro olarak bakıldığında da dünyanın sayılı sigorta gruplarından bir tanesi. Senelik 30 milyar dolarlık bir geliri yönetiyor. Çok büyük fonlara sahip. 10 milyar dolar civarında bir aktif büyüklüğü var. Japonya’nın üç büyük sigorta grubundan bir tanesi. Bu üç şirket Japonya pazarını tek başlarına yönetiyor. Sompo özellikle Uzak Asya’da yatırımları ile ön plana çıkıyor. Çin, Hindistan, Endonezya, Filipinler, Malezya, Singapur ve Vietnam gibi o bölgedeki neredeyse tüm ülkelerde aktif olarak faaliyetteler. Bir de Latin Amerika’da büyük bir iştirakleri var.
2016 yılında ise 6,5 milyar dolara Bermuda merkezli, aslında ABD’li diyebileceğimiz, daha çok reasürans kapasitesi sunan çok büyük bir grubu satın aldı. Onun ardından da adını Sompo International olarak değiştirdi. Japonya dışındaki bütün iştiraklerini de bu çatı şirketi altına topladı. Biz de kurumsal olarak bu yapıya bağlıyız.
Geçtiğimiz sene Sompo Türkiye’nin CEO’su Recai Dalaş son yıllardaki yüksek başarıları dolayısıyla Japonya dışındaki tüm perakende hattının da CEO’su oldu. Bu sayede, Uzak Asya’daki ve Latin Amerika’daki bütün ülkeler Türkiye’de kurulan perakende Hub’ına, yani Dalaş’a bağlı çalışmaya başladı. Bizim ofisimizde Japonya’dan da bir ekip var. Türkiye Sompo Retail Platform’un merkezine dönüşmüş oldu.
Sompo Türkiye’ye gelecek olursak, 2002 yılından önce Fiba Sigorta, ardından Finans sigorta adını alıyor. Finansbank Yunan gruba satılınca isim değişiyor ve Fiba Sigorta oluyor. 2010’da ise Japon sermayedar satın alma gerçekleştiriyor ancak yönetimde değişikliğe gidilmiyor, Dalaş ve ekibi devam ediyor. İvmeli büyüme ile birlikte sürdürülebilir kâr etmeyi başaran neredeyse tek şirketiz. Son üç yıllık öz kaynak getiri oranına bakıldığı zaman %40’lık oranları görürsünüz.
Bugün sektörde 5. sıradayız. İlk beşte olmak çok önemli, çünkü sektörün %60’ını ilk beşte yer alan şirketler yönetiyor. Aktif, bilanço ve öz sermaye kârlılığında sektörde ilk üç sıradayız. Genç ve dinamik bir kadromuz var. Acente dağıtım kanalında çok iyi imajı olan bir firma. Nihai tüketici tarafından pek bilinmiyor. Bu bilinirliği artırmak, markayı da hak ettiği yere getirmek adına arka planda çok sayıda projemiz devam ediyor.
Türkiye Sompo olarak geçtiğimiz günlerde iklim değişikliği farkındalığı konusunda dikkat çekici adımlar attınız. Bize biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Kurumsal sosyal sorumluluk başlığı altında yola çıktığımızda arzumuz anlamlı marka olmak, sürdürülebilir kurumsal ve sosyal bir inisiyatife imza atmaktı. İşin içerisine girip, adım atmadan önce, bu kadar severek ve gönüllü olarak yapacağımız hiçbirimizin aklına gelmezdi. Yerküreye Saygı ismi üzerine çok düşündük. Saygının Japon kültürünün temel değerlerinden biri olması nedeniyle onu kullandık. Sonra mottomuzu geliştirdik ve sokaktaki vatandaşa “Dünyanın Sigortası Sensin” dedik. Bizim birinci sorumuz toplumun ne kadar farkında olduğuydu. İkinci aşamada bu farkındalığın ardından bir afet bilinci oturtmaktı, çünkü afetler artık hayatımızın çok önemli bir parçası haline geldi. Üçüncü aşamada da daha uzun vadeli bir proje ile özellikle ufak yaşlardan başlayarak iklim değişikliği ile mücadele konusunda bireye ve topluma düşen görevler ve sorumluluklarla ilgili farkındalık, bilinçlendirme ve bunu aksiyona dönüştürme gibi bir sorumluluğu üstlenmek istedik.
Birinci aşamada farkındalık ile ilgili İstanbul Üniversitesi İstatistik Araştırmalar Merkezi’ne kapsamlı bir bilimsel rapor hazırlattık. Rapor, 1200 denek ve altı çalışma grubu ile hazırlandı. Buradan çıkan sonuç çok çarpıcı. Şöyle ki toplumda özellikle iklim değişikliği ve afetler konusunda çok yüksek bir farkındalık olduğunu gördük. Araştırmaya katılanların %87’si Türkiye’de doğal afetlerin aşırı derecede arttığını ifade ediyor. Diğer bir nokta ise %63’ünün bunun temel nedeninin iklim değişikliği olduğunu belirtmesi. Türkiye genelinde 18-55 yaş aralığında böyle bir bilinç seviyesi bizi açıkçası şaşırttı. Ancak farkındalığı davranışa dönüştürme konusunda çok yetersiz bir tablo var. Buradan başlayabiliriz diye düşündük.
İkinci aşama ise afet bilinci ve afetle mücadele. Bu konuda da Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ile el sıkıştık. O bizim hem proje yüzümüz hem de proje danışmanımız oldu. Bu konuda sadece Türkiye’de değil, dünya çapında bir isim. Onun Afet Affetmez kitabının sponsoru da olduk. Kitaptaki birtakım bilgileri hap şeklinde görseller ve videolar ile birlikte içeriklere dönüştürüyoruz. Evini su bastıysa, paçaları sıvayıp giremezsin. Trabzon’da iki kişi bu nedenle hayatını kaybetti. Bu bir afet bilinci. Önce bütün elektriği kesmelisiniz ve bundan emin olmalısınız. Diz seviyesine yakın bir sel suyuna asla girmeyeceksin, çünkü o akıntı seni sürükleyecektir. Bu ve benzeri tedbirleri aktarmak istedik.
Mikdat Hoca ile birlikte üzerinde durduğumuz hususlardan bir tanesi de Türkiye’nin su fakiri olma yolunda ilerlemesi. İklim değişikliği ve hatalı su kullanımı Türkiye’nin su fakiri olmasındaki en büyük nedenler olarak karşımıza çıkıyor.
İklim değişikliği ve etkileri ile ilgili sosyal medya hesaplarımız aracılığıyla farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Ayrıca “Yerküreye Saygı” adlı internet sitemiz (www.yerkureyesaygi.org) üzerinden de yayınladığımız içerikler ile farkındalığı artırmayı hedefliyoruz. Henüz yolun çok başındayız. Biraz daha somuta indirgemek istiyoruz. Zaman zaman kamuya düşen görevleri de göstermek istiyoruz. Eskiden kamuoyu yaratmak için medyayı arkanıza alıp STK’lar ile birlikte ciddi bir çaba harcamanız gerekiyordu. Şimdi ise attığınız bir adım sosyal medyada karşılık buluyorsa kısa sürede kamuoyu oluşturuyorsunuz. Böylece devletin dikkatini çekiyorsunuz. Onların politikaları ile de uyumluysa birtakım adımlar atıyorlar.
Üçüncü boyutta da çocukları bilinçlendirmek ve bunu davranışa dönüştürmek istiyoruz. Afet bilinci önemli ama ondan önce küresel iklim değişikliği ile birey olarak nasıl mücadele edilir sorusunu cevaplamak istiyoruz. Bu konuda da TEMA Vakfı ile işbirliğine girdik. Bu proje ortaklığı çerçevesindeki üç yıllık uzun vadeli bir projede, 30 binin üzerinde çocuğa iklim değişikliği ile mücadele konusunda eğitim vereceğiz.
Tüm bunların yanı sıra rap tarzında bir şarkı ve klibini hazırladık. Projenin iletişim tarafında daha çok gençleri hedeflediğimiz için rap şarkının daha ilgi çekeceğini öngördük. Projenin içeriğini destekleyen sözlerle topluma “unutma dünyanın sigortası sensin” diyerek dünyanın geleceği için bir adım at mesajını vermek istedik.
Şirket çalışanlarını da bu klipte oynatarak projenin çalışanlar tarafından da sahiplenilmesini ve paylaşılmasını hedefledik. Çok büyük bir bütçe ile iletişimini yapmamamıza rağmen dijital kanallar üzerinden şarkımızın klibi 20 milyondan fazla kişi tarafından izlendi. Ayrıca şarkımızı tematik kanallarda ve radyo kanallarında da yayınlayarak geniş kitlelere ulaşmayı hedefledik.
Sigorta şirketlerinin, sigorta poliçelerinden topladıkları finansal kaynakları, hangi tür yatırımlarda değerlendirdikleri son derece önemli. Birçok firma, artık yatırımı riskli hatta yakın zamanda stranded asset’e dönüşeceğini düşündükleri kömür ve fosil yakıt enerjili üretim yatırımlarından paralarını daha güvenli yatırımlara çekmeye yöneliyor. Sompo’nun bu konuda attığı adımlar var mı?
Sompo’nun ana işi sigortacılık. Başka bir yatırım yapmıyor. Bazı sigorta şirketleri, özellikle bildiğim kadarıyla Avrupalı şirketlerde yatırım durumu var. Termik santrallara para yatırmamak değil de daha çok sigortalamamak üzerine kararlar alıyorlar. Çok az sayıda olduğunu biliyorum. Bunların yatırıldığı fonlara yatırım yapmamak şeklinde bir yaklaşım var ama dünyada henüz çok yaygın değil. Sizin bir fon yönetim şirketiniz oluyor. Bunlar fonları çeşitli enstrümanlarda değerlendiriyorlar. Burada kimisi belli hassasiyetler gösterip bunun iletişimini yapıyor olabilir. Şirketin Türkiye ayağının ve bildiğim kadarıyla Japonya’nın böyle bir durumu yok. Buradan fonlarımızı nereye olursa oraya yatırırız anlamı çıkmasın. Orada da çok hassas dengeler var. Fon yönetimi ile ilgili, hem güvenlik hem de etik anlamında belirlenmiş kurallarımız var. Sompo Holding, Japonya’da küresel iklim değişikliğini kurumsal ve sosyal sorumluluk projesi olarak benimsemiş durumda. Japonya’daki iklim ile ilgili deklarasyona imza atmış finansal yapılardan bir tanesi.
Sigorta şirketleri, iklim değişikliği ve çevre sorunları karşısında ilk aksiyon alan sektörlerden biri oldu. Bunun arkasında, artan iklim riskleri olduğunu söyleyebiliriz herhalde. Bu konuda fikirlerinizi alabilir miyiz?
Sigorta ve iklim değişikliği sonuçları doğrudan ilintili, çünkü küresel çapta son 10 yılla ondan önceki 10 yılı kıyasladığımızda felaket diye niteleyebileceğimiz olaylar sayısında %23,5 gibi bir artış var. Türkiye’de ise hepsine felaket diyemiyoruz ama doğal afet diye nitelediğimiz, evleri su basması gibi olay sayısında son 10 yıl ile kıyaslandığında %37 civarında artış var. Son iki yılda bu oranın %50’ye yaklaştığını düşünüyorum. Bu, Türkiye’nin bununla yaşaması öğrenmesi gerektiği anlamına geliyor. Türkiye’de bugün 4,5 milyon civarında konut sigortalı ancak 22 milyon konut var. Bu, konutların %20’sinin sigortalı olduğu anlamına geliyor. Biz bu tür sosyal sorumluluklar üstlenerek bu oranın artmasına katkı sağlamayı hedefliyoruz.
Bizim en büyük sorunumuz her şeyi devletten beklememiz. Buna ek olarak afet gibi önemli süreçleri siyasal bir bakış açısıyla ele almamız. Bu gibi durumlarda siyasetin kenara konularak bilinçli olarak afet konusunda çalışma yapmamızı çok önemli buluyorum. Örneğin devlet DASK’ı kurdu ve bir deprem sigortası ortaya çıkardı. %50’sini kendi cebinden karşılamak üzere çiftçiler için TARSİM sigortasını kurdu. Devletimiz bu gibi durumlarda sadece altyapının tamir edilmesi adına devreye girmeli. Diğer işlemler sigorta şirketinin görevidir diye düşünüyorum.
Hava ve iklim verilerinin temel alındığı parametrik sigortacılık konusunda gelişmeler var. Bu konuda düşünceleriniz neler? Sompo’nun bu konuda çalışmaları var mı?
Parametrik sigortalar dünyada da yeni. Son beş senedir ortaya çıktı. Özü şu: Beklenenin dışında iklim şartları söz konusu olduğunda bunun yarattığı ani ve beklenmedik maddi kayıpları karşılıyor. Şöyle somut bir örnek verelim: Uludağ’da otel işletiyorsunuz. Ancak o sene kayak yapacak kadar kar yağmıyor. Yağmadığı için rezervasyonlarınız iptal oluyor. Buradan ortaya çıkan kayıpları karşılayan bir sigorta türü. Hatta biraz ileri gidelim. Böyle örnekler de var çünkü. Alışveriş merkezleri kışın insanların daha çok tercih ettiği bir yerdir, çünkü sıcaktır. Ancak dışarıdaki sıcaklık arttı ve beklenenin üzerinde bir güneş var. Eğer insanlar şubat, mart aylarında AVM dışında daha çok vakit geçiriyorsa orada bir ciro kaybı oluşabilir. Onu dahi karşılayan sigorta türünden bahsediyoruz. Parametrik sigortalar için şu an birçok şirket teminat veriyor. Bizim de yurtdışından bu konuda kapasite ve bağlantılarımız var. Japonya’dan da alabiliyoruz bu kapasiteyi. Bu tür özel risklere, parametrik sigortalara teminat verebiliyoruz. Türkiye’de de gelişecek ama şimdilik sayısı çok çok az.
Yine bu noktadan devam edersek, iklim sigorta ürünleri çıkmaya başladı. Sompo’nun bu konuda dünyada geliştirdiği ne gibi ürünler var? Türkiye’de bu konuda bir çalışma var mı?
Muhtemelen Ekim ayı gibi çıkartacağımız çok özel bir ürünümüz var. O da bireysel iklim sigortası. Sadece bireysel müşterilerin satın alabilecekleri iklim sigortası ile müşterileri iklim değişikliği sonucu ortaya çıkan risklere karşı güvence altına almayı hedefliyoruz. Yola çıkarken 360 derece iletişim iddiası ile çıktık. Böyle bir iddia klip, internet sitesi, sosyal medya hesapları, STK’lar ve akademik partnerler ile işbirliği ve iklim değişikliği ürünleri gibi tüm noktaları kapsamalıydı. Bu ürünle birlikte 360 dereceyi tamamlamış olacağız.
Yeni bir çalışmanın sonuçlarına göre, güneş enerjisi Türkiye’de en yüksek talebin olduğu dönemde talep artışının…
Doğa Derneği’nin STK’lar ve yurttaşlarla birlikte, Marmara Gölü’nü tarım alanına dönüştüren Manisa Valiliği, DSİ Genel…
Danıştay, Denizli’nin Avdan köyünde tarım alanlarını kömür madenciliğine açan Cumhurbaşkanlığı’nın “Acele Kamulaştırma Kararı”nı iptal etti.…
Dünya Bankası, Türkiye'nin elektrik iletim altyapısını güçlendirmek amacıyla önümüzdeki dönemde 1,5 milyar dolarlık yatırım yapacağını…
Brezilya hükümeti, Birleşmiş Milletler ve UNESCO iklim eylemini geciktiren ve raydan çıkaran dezenformasyon kampanyalarına yönelik…
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret eden Thunberg, eş başkan Bucak ile iklim değişikliği ve küresel ısınmanın…