KOVID-19, son 10 yılda yapılan uyarıların, önlem tavsiyelerinin, eylem planlarının ve akademik çalışmaların raporlara yansımaktan öteye geçemediğini, ekonomik/sosyal/politik sınıflarına bakılmaksızın ülkelerin iklim değişikliği-salgın ilişkisindeki pozitif korelasyonun doğurduğu risklere hazırlıksız olduğunu ortaya koyuyor.
Yazı: Emre UZUNDAĞ
Haftalardır önümde açık duran boş Word belgesini doldurmanın zamanı geldi. Konu başlığı, ülkesi Avusturalya’daki orman ve çalı yangınlarına karşı San Antonio Spurs’lü NBA yıldızı Patty Mills’in platformunu nasıl kullandığı olacaktı (Phoenix’te aynı zamanda NBA muhabirliği yaptığımı belirtmek ve benzer bir meseleyi daha önce LeBron James üzerinden şuradaki röportajda ele aldığımı hatırlatmak isterim). Ancak Ocak ayından bu yana aheste aheste “dünyanın” gündemine (virüsün Batı kamuoyunun ve dolayısıyla “dünya” kamuoyunun gündemine oturması için Batı yayılmasının beklenmesi, iklim değişikliği politikalarında Batı’nın birtakım kolonyal reflekslerine de ışık tutabilir) oturan KOVID-19 ile yazının kapsamının genişlediğini itiraf etmeliyim.
Ne yazık ki tıptaki gelişmeler, salgınların insanlık tarihini şekillendirirken yarattığı kırılımların hızına yetişemiyor. Birçok bilim insanının yıllardır çeşitli uyarılar yapıp eylem planları geliştirdikleri iklim değişikliği-salgın ilişkisindeki pozitif korelasyon, ilk defa Ebola ile yüzünü göstermişti. KOVID-19, son 10 yılda yapılan uyarıların, önlem tavsiyelerinin, eylem planlarının ve akademik çalışmaların raporlara yansımaktan öteye geçemediğini, ekonomik/sosyal/politik sınıflarına bakılmaksızın ülkelerin bu korelasyonun doğurduğu risklere hazırlıksız olduğunu ortaya koyuyor. KOVID-19’un iklim değişikliğine olumlu etkilerini şimdiye dek eminim okumuşsunuzdur. Bir felaketin, daha büyük bir felakete kalıcı çözümler sunacağına inanmıyorum. Ancak iklim aktivistlerinin, siyasi elitleri ve kapitalistleri eyleme geçirmek için politika kurabilecekleri birkaç veriye buradan ulaşabilirsiniz. KOVID-19’un iklim mücadelesine ket vuracak ve ileride artacağını kolayca öngörebileceğimiz birkaç olumsuz yanını zikretmekte ise fayda görüyorum.
Sözgelimi, Greta Thunberg ben bu yazıyı kaleme alırken sokaklardaki protestoların sanal aleme taşınmasını tavsiye etti ki, bunun eylemlerin etkisini ve görünürlüğünü azaltacağı muhakkak (tabii bu çağrının, salgının Batı’da yayılmaya başlamasından sonra gelişi de tartışmaya açılmalı). Nisan ayındaki Dünya Günü kutlamaları iptal edildi. COP26 ertelenebilir. Mosaic Keşif Ekibi’nden bir kişinin KOVID-19 test sonucu pozitif çıktı ve keşfin akışını sekteye uğramış durumda. Kapitalizm, krizden çıkmak için 2008 finansal krizinin ardından yaptığı gibi genişlemeci politikalarıyla iklim mücadelesine daha büyük zarar verebilir; en azından tarih bize şimdilik bunun daha olası olduğunu gösteriyor.
KOVID-19’un etkilerini uzun süre konuşacağız ancak ne yazık ki Avustralya’da hâlâ büyük bir alanda süren orman ve çalı yangınları gündemimizden düşmekle kalmadı, bu yangınların kalıcı etkileri üzerine yeterince eğilme fırsatı bile bulamadık. NBA şampiyonluğu yaşayan Patty Mills, hayattaki en büyük başarısının bu şampiyonluğun olmadığını düşünüyor. “Sesimi ve platformumu, Avustralya’daki yangınların ne kadar feci sonuçları ve etkilerinin ne kadar uzun vadeli olacağını anlatabildiğim bir farkındalık yaratma aracı olarak görüyorum.” Henüz KOVID-19 yüzünden NBA süresiz olarak ertelenmemişken, kimse Mills’e Avustralya’ya gitmesine, ailesinin ve ülkesinin yanında yer almasına ve onlara destek olmasına izin vermedi. Şubat ayındaki All-Star arasında ülkesine dönen Aborijin kökenli Mills, birkaç günlük arada Twitter’da anbean aktardığı kadarıyla ihtiyaç sahiplerinin temel gıda ihtiyaçlarını karşıladı, okullara ve küçük işletmelere maddi destek sağladı, yangınlarda yaralanan hayvanlara yuva, gıda ve şifa olan WIRES isimli hayır vakfını dünyaya tanıttı, insanları tabiri caizse esnaftan alışverişe teşvik etti, köylerden, kasabalardan ve onlarca insandan hikayeler taşıdı. “Yangının ilk günlerinde NBA’deki Avusturalyalı basketbolcular olarak acil müdahalelere destek amaçlı bağış kampanyaları gerçekleştirdik ancak uzun vadede müdahale planlarının geliştirilmesinde, arazi yönetiminde, vahşi yaşamın yeniden düzenlenmesinde, yanan evlerin tamirinde ve yerlerine yenilerinin inşa edilmesinde öncü bir rol oynamalıyız” diyor Mills.
Söz konusu şiddeti ve etkisi iklim değişikliğiyle katlanan doğal afetlerde sorumluluk üstlenmek ve liderlik sergilemek olduğunda, Avustralyalı NBA oyuncularının yaptıkları lig içinde bir ilk değil. Patty Mills’in birkaç yıl evveline dek takım arkadaşı, şimdiyse koçlarından biri olan Tim Duncan, Irma Kasırgası’ndan büyük zarar gören Virgin Adaları için büyük bir bağış kampanyası başlatmıştı. 2019’da Dorian Kasırgası’ndan en çok etkilenen yerlerden biri olan Bahamalar doğumlu DeAndre Ayton ve Buddy Hield gibi isimler de bağış kampanyaları yapmıştı. Ancak hiçbirinin platformlarını verimli bir araca dönüştürmek ve politik bilinç oluşturmak bakımından Patty Mills’in yakınına vardığını söylenemez. “Etkilerini fiziksel olarak doğrudan hissetmediğimiz bu gibi afetlerde, sesimizi ve platformumuzu bir davaya dönüştürmeliyiz. Yangınların hâlâ devam ettiği, aşırıcı sıcakların sürdüğü ve kum fırtınalarının görüldüğü bir dönemde Avustralya hükümeti, yardım faaliyetlerine öncelik verirken, ‘Kültürel Yakma’ gibi, bu olayların yaşanmasını engelleyecek önleyici önlemleri eksik etmemeli.” Aborijinlerin insan, bitki ve hayvan sağlığını korumak adına yüzyıllardır başvurduğu Kültürel Yakma faaliyeti, son yıllarda Avustralya’da çalı ve orman yangınlarıyla mücadelede öne çıkarılmaya çalışılan pratiklerden biri. Yılın belirli dönemlerinde doğru bir planlamayla yapıldığı takdirde Kültürel Yakma pratiği, gereksiz otların daha fazla büyüyüp çalı ve orman yangılarının yayılışına neden olmasını önlediği gibi, halihazırda devlet tarafından uygulanan ancak birtakım yangınlara sebebiyet veren benzer bir uygulamanın da düzeltilmesini sağlayabilir.
ABD’de sistemsel değişimin konuşulduğu, KOVID-19’un kapitalizmin 2008’de ötelenen büyük krizinin fitilini çaktığının dillendirilmeye başlandığı, hükümetlerin 80’lerden bu yana her türlü araçla desteklediği ve meşrulaştırdığı neoliberalizmin sonunun mu geldiğinin yoksa Trump’ın ve başka ülke liderlerinin basiretsizlikleri sonucunda piyasa fundamentalizminin daha da mı güçleneceğinin tartışıldığı bugünlerde Friedrich Hayek’in “The Use of Knowledge in Society” gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Neo-liberalizmin büyük atası sayılan Hayek, fiyat sistemiyle şekillenmiş ekonomik düzenin herkesçe “arzulananı” yapacağını ve özgürleştirici olacağını düşünüyordu. Fiyat, bilginin ta kendisiydi. Bu bilgi dışında kalan her bilgi, totalitarizme yol açacak biçimde baskıcı ve işe yaramazdı. Bugün Avustralya’daki kömür endüstrisi ve iktidar için de fiyat sisteminin getirdiği bilgiden fazlasının hiçbir değeri yok. Patty Mills’e, iktidarın ve kömür endüstrisinin yok saydığı ve kah doğrudan kah dolaylı yollarla yol açtığı iklim yangınlarında politik bilincin nasıl oluşturulması gerektiğini sorduğumda, bilginin kaynağını yeniden keşfediyoruz: “Böylesi zamanlarda Aborijinlerin ve tüm dünyada yerli halkların sesine kulak verilmesi çok önemli. Avustralya’da toprağı Aborijinlerden daha iyi tanıyan yok. Avustralya’da arazinin nasıl yönetilmesi ve araziye en doğru biçimde muamele edilmesi gerektiğini Aborijinlerden daha iyi bilen kimse yok. Yüzyıllar öncesine dayanan bu bilgi, araziyi korumanın yanında vahşi yaşamı da düzenleyen bir bilgi. Bu bilgi, hükümet yönetimi seviyesine taşınmalı ki bu felaketlerle tekrar tekrar karşı karşıya gelmeyelim.”
Hayek’in tahayyülünü kurduğu dünyada totalitarizme geçit verilmemesi öncelikti. Piyasanın özgürlüğü, totalitarizmin önündeki tek çitti ve ne pahasına olursa olsun korunmalıydı. Hatta bu uğurda devlet yeniden tasarlanmalıydı. Avustralya’da işler öyle bir noktaya geldi ki, bu denklemde piyasa, devletin yerini aldı ve devletin yerli halklara karşı sorumlulukları maden şirketlerine devredildi. Avustralya’da iklim mücadelesinin büyümesi ve yangınların önlenebilir hale gelmesi, Patty Mills gibilerinin seslerini ve platformlarını bir politik araca dönüştürmelerinden büyük güç almakta. Ancak bu yetersiz. İklim mücadelelerinde örgütlü politik bilincin doğuşu, milyoner bir basketbolcunun platformundan fazlasına ihtiyaç duyuyor; adalete çağrısına, üretim ilişkilerin sorgulanmasına, eğitimin eleştirel düşünceye evrilmesine, basın özgürlüğüne, demokratik hakların ve kazanımların savunulmasına ve cinsiyet eşitliğine!
COP29 başmüzakerecisi Yalchin Rafiyev’in "üç yıllık teknik süreçte ilk kez tartışma için uygulanabilir bir temel"…
BM iklim müzakerelerine ilk defa heyet gönderen Taliban, Afganistan’ın iklim finansmanından yararlanmasını talep ediyor. Geçimi…
Climate Action Tracker tarafından yapılan analiz, mevcut politikaların devam etmesi durumunda ortalama sıcaklık artışının 2100…
Önde gelen bağımsız ekonomistlerden oluşan bir grubun yaptığı yeni bir çalışma, yoksul ülkelerin, 2030 yılına…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, Türkiye’nin ilk olarak COP28'te duyurulan nükleer enerji kapasitesini 2050'ye…
COP29 zirvesinde iklim finansmanı müzakereleri hız kazanırken, yeni bir çalışma, IMF’nin iklimle ilgili felaketlerden zarar…