Meteorolojik, hidrolojik ve klimatolojik afetlerde iklim değişikliğinin izlerini ve payını aramak iklim biliminin gündemini en çok meşgul eden konulardan. Son yıllarda sayıları hızla artan atıf çalışmaları sayesinde insan kaynaklı iklim değişikliği ve aşırı hava olayları arasındaki bağlantılara dair ispatlar ve olay bazlı kanıtlar çoğalıyor. Temel uzlaşı, insan kaynaklı iklim değişikliğinin afet riskini artırdığı ve aşırı olayların niteliklerini dramatik ölçüde değiştirdiği yönünde.
İklim Haber ve KONDA’nın araştırmasında yöneltilen “Sizce son yıllarda Türkiye’de sel, fırtına, aşırı sıcaklık, kuraklık gibi düzensiz (aşırı) hava olayları arttı mı, azaldı mı?” sorusuna verilen yanıtları değerlendirdiğimizde, Türkiye toplumunun önemli çoğunluğu, sosyoekonomik durumlarından bağımsız olarak aşırı hava olaylarının görülme sıklığının son yıllarda arttığını düşünüyor.
Peki, bilimsel gözlemler ve araştırma bulguları toplumun bu algısı ile örtüşüyor mu? İklim değişikliği bağlamında bu bize ne söyler? Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün gerçekleştirdiği “Türkiye’de 2017 Yılında Kaydedilen Meteorolojik Karakterli Afetlerin Kısa Değerlendirmesi” çalışmasında Türkiye özelinde bu sorulara ilişkin önemli bilgilere ulaşmak mümkün. Çalışmaya göre, Türkiye’de 2017 yılında toplam 598 meteorolojik karakterli afet rapor edilmiş. Uzun yıllar dağılımında 2017 yılı içerisinde meydana gelen afet sayısı gözlem yapılan diğer yıllar içindeki en yüksek üçüncü değer. Bu da toplumun bu soru özelindeki algısı ile oldukça örtüşen bir saptama. 2017’de gözlenen meteorolojik karakterli afetler içinde fırtına (%36), şiddetli yağış/sel (%31) ve dolu afeti (%16) ilk sıralarda yer alıyor1.
Türkiye’de 2017 yılında meydana gelen meteorolojik karakterli afet olaylarının en fazla Marmara Bölgesi, Ege Bölgesi’nin kıyı kesimleri ve Akdeniz Bölgesi ile iç ve kuzey kesimlerinde meydana geldiği biliniyor. İstanbul, İzmir, Ankara, Mersin gibi illerde son yıllarda sıkça yaşanan aşırı hava olayları, toplumun hafızasında oldukça canlı sayılır. Medyada yer alan görüntüler, sosyal medyanın da yaygın kullanımı sayesinde etkilerin yaşandığı coğrafyalardan uzaklara çabuk ulaşıyor. Aşırı hava olaylarının yol açtığı çevresel, sosyal ve ekonomik etkiler, Türkiye’de her kesimden insanın hayatına ve cebine çoktan dokunmuş durumda.
Bu durum elbette sadece Türkiye’ye özgü değil. Önde gelen bir sigorta şirketi tarafından yapılan değerlendirmeye göre 2017 yılında dünya genelinde afetlerden kaynaklanan ekonomik kayıplar 340 milyar dolara ulaştı2. Bu afetlerin ezici çoğunluğu meteorolojik, hidrolojik ve klimatolojik karakterli. Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan 2018 Küresel Riskler Raporu’na göre aşırı hava olayları ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileri, uzmanların dile getirdiği endişeler arasında açık arayla en ön sırada yer alıyor3.
Meteorolojik, hidrolojik ve klimatolojik afetlerde iklim değişikliğinin izlerini ve payını aramak iklim biliminin gündemini en çok meşgul eden konulardan. Son yıllarda sayıları hızla artan atıf çalışmaları4 sayesinde insan kaynaklı iklim değişikliği ve aşırı hava olayları arasındaki bağlantılara dair ispatlar ve olay bazlı kanıtlar çoğalıyor5. Temel uzlaşı, insan kaynaklı iklim değişikliğinin afet riskini artırdığı ve aşırı olayların niteliklerini dramatik ölçüde değiştirdiği yönünde6. Türkiye’de de son yıllarda afet riski ve iklim değişikliği bağlantılarını araştıran çalışmaların sayısının arttığını gözlemliyoruz7. İklim değişikliğini risk unsuru olarak değerlendirmemek artık bir seçenek değil8.
Bu noktada, aşırı olaylar denince yalnızca fırtına, sel gibi ani olayların değil kuraklık, sıcak hava dalgası gibi daha uzun vadeli hadiselerin de akıllarda yer ettiğini belirtmek gerekir. Türkiye’de son yıllarda sürekli olarak gündeme gelen ve gündemde kalan kuraklık tartışmalarını hatırlayalım9. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün analizleri Türkiye’de özellikle Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Ege, Batı Akdeniz gibi bölgelerde şiddeti değişmekle beraber ciddi bir kuraklık yaşandığını gösteriyor10. Türkiye toplumu elbette bu olayların da etkisini hissediyor. İklim Haber & KONDA araştırma bulgularına bu açıdan da bakmak gerekir. Üstelik bulguları paralel, güncel, başka çalışmalar da mevcut. Sabancı Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren İstanbul Politikalar Merkezi araştırmacıları tarafından yakın zamanda tamamlanan bir anket çalışmasında Türkiye’de iklim değişikliğinin bilincinde olan ve etkilerini gözlemleyen çiftçilerin oranının %90’ı aştığı belirtiliyor. Ankara, Kırklareli ve Adana’dan dokuz ilçe ve 122 köyde toplam 700 çiftiyle görüşülen çalışmada “İklim değişikliği nedir, biliyor musunuz?” sorusuna “Evet” yanıtı veren çiftçilerin oranının %96 olduğu saptanmış. Çalışmada, çiftçilerin %74,21’inin kuraklığın sıklaştığını gözlemlediği belirtiliyor. Yani, hane halklarından belki çok daha fazla meteoroloji, hidroloji ve klimatoloji parametrelerine bağlı meslekler icra eden çiftçiler de bilimsel gözlemler ve çalışmalarla onanmış durumun farkında denilebilir.
Aşırı hava olaylarını tetikleyen unsurlardan birisi de denizlerde meydana gelen termodinamik değişimler. Türkiye’de denizlerin ısınması küresel iklim değişikliği bağlamında beklenen etkiler arasında yer alırken, bu durum aşırı hava olayları bağlantılı afet risklerini de artırıyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün paylaştığı veriler 1970-2017 dönemi ortalamasına kıyasla 2017 yılında Türkiye kıyılarında denizlerin ısındığını gösteriyor. 2017 yılı deniz suyu sıcaklıklarında yıllık ortalamayı 1970-2017 ortalamaları ile kıyasladığımızda en çok artışın Marmara Denizi’nde (0,71°C) yaşandığı; bunu sırasıyla Karadeniz’in (0.31°C), Akdeniz’in (0.28°C) ve Ege’nin (0.13°C) takip ettiği görülüyor11. Bu durum, yakın zamanda yaşanan bazı aşırı hava olaylarının niteliklerini değişime uğratmış veya tetiklemiş olabilir.
Türkiye’de toplumun iklim değişikliği farkındalığını bu denli geniş çapta ölçümlemeyi hedefleyen ilk çalışmalardan birisinin Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen ve 2012 yılında tamamlanan yüz yüze anket çalışması olduğunu söyleyebiliriz. 3166 kişilik, Türkiye genelini %95 güven düzeyinde ve ±1,74 hata payına göre yansıttığı belirtilen bu çalışmaya göre, Türkiye toplumunun iklim değişikliğinin farkında olduğu ancak konu hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmadığı ortaya koyulmuştu. Türkiye’de iklim değişikliğinin ciddi bir problem olduğuna inananların ve acil önlem alınması gerek diyenlerin oranı o dönem %35 civarındaydı. Söz konusu çalışmada aşırı hava olayları bağlamında özel bir soru olmamasına karşın, Türkiye’de toplum tarafından ülkede beklenen iklim değişikliği etkilerinin sıcaklık artışı ve kuraklık olduğunu biliyoruz. Beklenen etkilerin daha şimdiden gerçekleştiğini söylemek yanlış olmaz.
Yapılan bilimsel gözlemler ve çalışmalar, farkındalık araştırmalarındaki bu beklenti ve gözlemleri onaylıyor12. Ülkemizde gerçekleştirilen bilimsel çalışmalar da Türkiye’de sıcaklık artışları, bölgesel yağış rejimlerindeki değişimler, kuraklık riskindeki artış, yağışlı gün sayılarındaki azalmaya karşın tek seferde gözlemlenen yağış miktarlarının artması ve buna bağlı afet ihtimali gibi etkilere ilişkin hepimizi uyarıyor13. Yalnızca ulusal ve bölgesel değil, küresel çalışmalar da içinde bulunduğumuz coğrafyada küçük gözüken farkların çok büyük etkileri olacağını onaylıyor14.
(1) https://www.mgm.gov.tr/FILES/Haberler/2018/2017AfetDegerlendirme. pdf
(2) https://www.munichre.com/topics-online/en/2018/topics-geo/topics-geo-2017?ref=LinkedIn&tid=Topics%20Geo%202018&__prclt=9XkV22WG
(3) https://www.iklimhaber.org/2018-kuresel-riskler-raporu-yayimlandi-cevre-sorunlari-acik-ara-en-onde/
(4) Uluslararası literatürdeki terim: Attribution studies
(5) https://www.worldweatherattribution.org/analyses/
(6) https://www.ipcc.ch/report/ar5/
(7) Örneğin: Bilici, Ö. E. ve Everest, A. (2017). 29 Aralık 2016 Mersin Selinin Meteorolojik Analizi ve İklim Değişikliği Bağlantısı. Doğu Coğrafya Dergisi, 22(38), 227-250.
(8) Elbette, iklim değişikliği afet riskini artıran unsurlardan sadece birisi. Şehir planlama, insani kalkınma ve sosyoekonomik adalet gibi pek çok açıdan yapılan tercihler riske maruziyeti ve kırılganlıkları artırabiliyor.
(9) http://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyede-kurakl%C4%B1k-tehlikesi-art%C4%B1yor/a-42371737
(10) https://www.mgm.gov.tr/veridegerlendirme/kuraklik-analizi.aspx
(11) https://www.mgm.gov.tr/FILES/Haberler/2018/MGMDenizSuyu.pdf
(12) Örneğin: Şen, Ö. L. (2013). A holistic view of climate change and its impacts in Turkey. Istanbul Policy Center, Sabancı University, Stiftung Mercator Initiative, İstanbul.
(13) Demircan, M., Gürkan, H., Eskioğlu, O., Arabacı, H., & Coşkun, M. (2017). Climate change projections for Turkey: three models and two scenarios. Turkısh Journal of Water Scıence & Management, 1(1), 23.
(14) Dosio, A., & Fischer, E. M. (2018). Will half a degree make a difference? Robust projections of indices of mean and extreme climate in Europe under 1.5 0C, 2 0C, and 3 0C global warming. Geophysical Research Letters, 45(2), 935-944.