YAZI: Dr. Nazan An ve Dr. Tufan Turp
Yakın ve uzak gelecekte, Türkiye’de iklim değişikliğinden etkilenebilecek “sıcak noktaları” belirlemek üzere yapılan yeni bir çalışmaya göre, en olumsuz değişimlerin Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanacağı öngörülüyor. Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde artan sıcaklıkların tehdit oluşturması beklenirken, Akdeniz’de bu koşullara azalan yağışların da eşlik edeceği ve kuraklığın ciddi sorunlar doğuracağı tahmin ediliyor.
Küresel ölçekte bakıldığında ise, Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası’ndaki sıcaklık artışının, küresel sıcaklık artışından daha yüksek olması bekleniyor. Havza’ya dair öngörüler, yüzyıl sonunda yağışlarda önemli düşüşlere işaret ediyor. Çalışma, ortaya çıkacak su stresinin, çatışmalara ve göçlere yol açabileceği uyarısında bulunuyor.
Küresel olarak dünyadaki her bölgenin, iklim değişikliğinden farklı risk seviyelerinde etkilenmesi bekleniyor. Ortalama sıcaklıklarda artış, yağışlarda değişkenlik, seller, kuraklık ve orman yangınları gibi aşırı iklim olayları ile kendilerini gösteren bu değişimlerin, önümüzdeki yüzyıl boyunca daha da yıkıcı hale gelmesi bekleniyor.
Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, Kuzey Afrika’nın kurak iklimi ile Orta Avrupa’nın ılıman ve yağışlı iklimi arasında geçiş bölgesinde yer alıyor. Bu nedenle iklim rejimi, ufak değişikliklerden bile etkilenmeye oldukça açık.
Bilimsel çalışmalar, Akdeniz Havzası’ndaki sıcaklık artışının, küresel sıcaklık artışından daha yüksek olacağını ortaya koyuyor. Bölgede son yüzyılda gözlenen kuraklık eğilimi de oldukça dikkat çekici. Havza’nın gelecekte daha da sıcak ve kuru iklim koşullarına sahip olacağı öngörülüyor.
Yüzyıl sonuna doğru yağışlarda beklenen önemli düşüşün ise su stresini artırabileceği, bunun sonucunda tetiklenen sosyal gerilimlerin artarak çatışmalara ve göçlere yol açabileceği ifade ediliyor.
Türkiye’nin yanı sıra, Akdeniz Havzası’nda bulunan İspanya, Portekiz, Güney Fransa, İtalya ve Batı Yunanistan’ın da kuraklıktan önemli ölçüde etkilenebileceği düşünülüyor.
İlk ortaya çıktığında “küresel ısınmaya duyarlı bölgeler” olarak tanımlanan “sıcak noktalar”, bugün, hem daha etkilenebilir olan hem de insan güvenliğinin risk altında olduğu veya olabileceği bölgeler olarak tanımlanıyor.
Yakın (2024-2049), orta (2049-2074) ve uzak (2074-2099) geleceği ele alan bahse konu çalışmada, iklim değişikliğine sebep olan seragazı salımlarının azaltılmadığı kötümser senaryo (RCP 8.5) esas alınıyor. Araştırmaya göre, Türkiye’nin “sıcak noktaları”, Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olacak.
Sonuçlar, yakın, orta ve uzak gelecekte, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde sıcaklık artışlarının dikkat çekici olacağını gösteriyor. Yağışların en çok Akdeniz ve Ege bölgelerinde azalacağı öngörülüyor. Aşırı sıcak yılların ise en çok Marmara, Ege, Batı Anadolu ve Akdeniz’de artması bekleniyor. Marmara Bölgesi’nin, yüksek nüfus yoğunluğu nedeniyle, iklim değişikliğinin sosyoekonomik etkilerinden daha fazla etkileneceği tahmin ediliyor.
Gelecek tüm dönemler için en yüksek sıcaklık artışları, yaz aylarında Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, sonbahar ve ilkbahar aylarında ise Güneydoğu Anadolu bölgesinde öngörülüyor. Sıcaklıklardaki değişkenlik artışı ise, bu iki bölgeye ek olarak, Ege ve Akdeniz’de de yüksek olacak.
Yüzyıl ortasına kadar olarak tanımlanan yakın gelecekte, bazı bölgelerde yağışlarda önemli ölçüde artış beklentisi var iken, bazı bölgelerde ise azalma öngörülüyor. Örneğin Marmara, Ege ve Akdeniz’de, yaz aylarında yağışlarda azalma beklenirken, Güneydoğu Anadolu’da ise artış öngörülüyor. Kış mevsiminde ise Karadeniz ve Doğu Anadolu’da daha fazla yağış olacağı tahmin ediliyor.
Ancak çalışmaya göre, yüzyılın son çeyreğinde, tablo değişmeye başlayacak. Uzak gelecekte (2074-2099), yağışların tüm Türkiye’de azalması ve ortalama sıcaklıkların da dikkat çekici şekilde artması bekleniyor. Ancak yağışlardaki genel azalım eğiliminin yanı sıra, mevsimsel olarak, başta Doğu Karadeniz ve Güneybatı Marmara olmak üzere farklı bölgelerde, aşırı yağış olaylarının şiddet, sıklık ve etki alanlarında artış yaşanacağı öngörülüyor.
Yağış ortalamalarında beklenen azalmaların, tarımsal kayıplar gibi sosyoekonomik etkileri olabileceği düşünülüyor. Aşırı yağışlarda öngörülen artışların ise hem benzer sosyoekonomik etkileri olabileceği, hem de hayatı tehdit edici salgın hastalıklar, can ve mal kayıplarıyla sonuçlanan sel felaketlerine neden olabileceği, şehirlerin altyapılarına zarar verebileceği ifade ediliyor.
Her ne kadar Güneydoğu Anadolu’da kişi başına düşen su miktarı diğer bölgelere kıyasla yüksekse de, yüzyıl sonuna doğru kuvvetlenecek sıcaklık artışının, bu bölgedeki tarımsal üretim üzerinde olumsuz etkisi olabileceği düşünülüyor. Nitekim, minimum, maksimum ve ortalama sıcaklık artışlarının; toplam yağış miktarındaki azalmanın ve yağış rejimindeki değişikliklerin, ürünlerin gelişim dönemlerini ve verimliliğini etkileyebileceği biliniyor.
İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çölleşme eğilimi yüksek karasal topraklar bulunuyor. Bu nedenle tarım sektörüne bağlılığı yüksek olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin, tarımsal üretim ve su kaynakları açısından, iklimsel değişimlerden daha fazla etkilenmesi bekleniyor.
İklim değişikliğine bağlı olarak aşırı hava olaylarının sıklığı, şiddeti, süresi ve mekansal dağılımında gözlenen değişiklikler, tarımsal üretim ve su kaynaklarının yanı sıra pek çok sektörde sorunlar yaratıyor. Toplumsal açıdan bakıldığında ise, bulaşıcı hastalıklar, tarımsal kayıplar, gıda güvenliği sorunları gibi sosyoekonomik zorlukları da beraberinde getiriyor. Bu nedenle, iklim değişikliğinin bölgesel ve yerel etkilerinin ne şekilde değişeceğini bilmek, risklerin doğru şekilde yönetilmesineyardımcı olabilir. Nitekim bu çalışmada kullanılan “sıcak nokta” kavramı da, hangi bölgelerin daha etkilenebilir olduğunu ortaya koyacak bir araç olarak ortaya çıktı.
Elde edilen bulgulardaki “sıcak nokta” tanımı, iklim değişikliğinin etkilerini belirleyecek tüm iklim faktörlerini dikkate almasa da, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeleri tespit edebildi. Elde edilen bu sonuçlardan, duyarlı bölgelerde gerekli politikaları geliştirebilmek ve kamuoyunu bilinçlendirmek için faydalanmak gerekiyor. Bu bölgelerin hassasiyetleri doğrultusunda gerekli önlemleri almak, zararların azaltılmasına yardımcı olabilir.
Küresel olarak her bölge, iklim değişikliğinden farklı risk düzeylerinde etkilenecek. Örneğin, halihazırda su kaynakları açısından risk altında olan bölgelerin, gelecekte daha da savunmasız hale gelebileceği söylenebilir. Bu nedenle, iklim değişikliği açısından Akdeniz Havzası’nın en hassas ülkelerinden biri olan Türkiye’de, sıcak nokta özelliği taşıyan bölgelerin belirlenmesi ve bu bölgelerin değişen iklime hızla uyum sağlaması için gerekli önlemlerin alınması, sosyoekonomik kayıpların azaltılması açısından büyük önem taşıyor.
Karbon emisyonları azaltımı hedeflerini açıklayan Kanada hükümeti, resmi danışma kurulunun tavsiye ettiği miktarın altında bir…
Türkiye’de son yıllarda birçok göl ve su kaynağında yaşanan kuraklık, Salda Gölü'nde de derinden hissediliyor.…
Karadeniz'de iki Rus petrol tankerinin ağır hasar almasıyla petrol sızıntısı yaşandığı açıklandı. Greenpeace ise iki…
Yeni ABD Başkanı Donald Trump'ın geçiş ekibi, elektrikli araçlara ve şarj istasyonlarına yönelik desteğin kesilmesini…
İklim değişikliği açısından dönüm noktası olarak nitelendirilen ve Uluslararası Adalet Divanı'ndan görülen davanın duruşmaları sona…
Enerji Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök, GES ve RES projelerinin yapı denetim kapsamından çıkarılmasının, yatırımcıların…