;
Politika

Akbelen’i Kaybetmenin Ekolojik ve Toplumsal Maliyeti: “Ölüm Çukuru Milas’a İlerleyebilir”

Akbelen
FOTOĞRAF: Selen Çatalyürekli

Akbelen Ormanı’ndaki katliamın ekolojik ve toplumsal boyutlardaki maliyetini aktaran İklim Adaleti Koalisyonu üyesi Levent Bozkırlı, “Bu ölüm çukuru, Kemerköy civarından başlayıp Akbelen Ormanı’na kadar gelen ve maalesef durmayan bir saldırganlıkla, bir kanser hücresi gibi büyümeye devam ediyor. Dolayısıyla bu işlemler Milas’a doğru ilerlemeye devam edecek” dedi.

YAZI: Erhan ARCA

Ekolojinin temel prensiplerden bir tanesinin “her şey, her şeyle ilgilidir” yaklaşımı olduğunu, dolayısyla, Akbelen Ormanı’nında da sadece yerel ekosistemle değil, aslında tüm bölgenin ekosistemiyle bağlantılı olduğunu aktaran İklim Adaleti üyesi Levent Büyükbozkırlı, Akbelen’in florasıyla, faunasıyla, kendine özgü çeşitliliğiyle, köylüler için olan kaynaklarıyla, otlarıyla oldukça doğal bir zenginliğe sahip olduğunu söyledi.

Akbelen’in de diğer tüm ormanlarda olduğu gibi havayı temizlemesi, erozyona engel olması, sel felaketlerini engellemesi nedeniyle ve bulunduğumuz iklim krizi çağında seragazlarını absorbe etmesi yönüyle çok etkili olduğunu paylaşan Büyükbozkırlı, “780 dönüm civarında bir alandan bahsediyoruz burada, bu yönden sağladığı hizmetler anlamında çok önemli bir alan. Tabii ki sadece hizmetler anlamında, antroposenik insan bakışıyla, yani insana olan katkıları yönünden bakmamak gerekiyor. Doğanın kendine özgü hakları da var. Dolayısıyla burada yaşayan tüm canlıların hakları var, bu gözle de bakmak lazım” dedi.

Akbelen Kaybedilirse Maliyeti Ne Olacak?

Akbelen Ormanı’nı kaybetmenin çok yönlü bir maliyeti olacağını aktaran Büyükbozkırlı, mücadelenin ana öznesi olan İkizköylülerin bundan çok derin bir şekilde etkileneceğini belirtirken, “İnsanlar geçimlerini kaybedecek, topraklarından sürülecek, geçmişle bağlarını kaybedecekler ve dolayısyla ağır bir travma yaşayacaklar. En temel demokratik haklarından mahrum kalmış olacaklar aslında” dedi. Bu yıkımın olumsuz etkilerinin yalnızca İkizköyle de kalmayacağını vurgulayan Büyükbozkırlı, bunun sebebini şöyle açıkladı: “Bu ölüm çukuru, Kemerköy civarından başlayıp Akbelen Ormanı’na kadar gelen ve maalesef durmayan bir saldırganlıkla, bir kanser hücresi gibi büyümeye devam ediyor. Dolayısıyla bu işlemler Milas’a doğru ilerlemeye devam edecek. Bundan sonra sırada Karacahisar var, ondan sonra Çamköy ve başka köyler de var. Raporlardan okuduğumuz kadarıyla en az 10 köy ve yaklaşık 30 bin insan daha bundan etkilenecek.”

Akbelen’deki orman katliamının tarıma olan etkisine de değinen Büyükbozkırlı, köylülerin tarım faaliyetlerinde; zeytinliklere gelen partiküller ile veriminin ve niteliğinin düştüğünü ve bölge için önemli bir geçim kaynağı olan arıcılığın ise hemen hemen bittiğini belirtti. Bölgede üretilen çam balında ağır metallere rastlanıldığı bilgisini de paylaşan Büyükbozkırlı, “Yerel halkın geçimine bunun çok büyük bir etkisi var ve bu olumsuz etki özellikle İkizköy, Çamköy ve Karacahisar’da daha da ağırlaşacak” dedi.

Santralların devreye girdikleri 1980li yıllardan bu yana; baca gazı arıtma tesislerinde, katı atık sahalarında ve kül depolama sahalarında çevre mevzuatına uyulmadığını aktaran Büyükbozkırlı, “Geceleri elektrik sarfiyatında bulunmayarak ekonomik çıkar sağlamak için bunları tamamen devre dışı bırakıp zehirli gazları havaya salıyorlar. Bunlar inanılmaz bir kirliliğe sebep oluyor. Toprağı, havayı, suyu zehirliyorlar” derken çok fazla su da tüketen santrallerin yol açtığı sağlık sorunlarına da değindi: “Bugüne kadar buradaki 3 santralin 68.000 insanın kanser ve solunum yolu hastalıklarıyla erken ölümüne sebep olduğunu söyleniyor. 98 milyar dolar gibi astronomik bir sayının sağlık masrafı olarak Türkiye’nin bütçesine yüklendiği bahsediliyor. İnsanlar sağlıklarını kaybetmeye devam edecekler.”

Akbelen’de yapılmak istenen maden alanının altından geçen su kaynakları nedeniyle halihazırda su sıkıntısı yaşayan Bodrum’un da olumsuz etkileneceğini belirten Büyükbozkırlı, “Jeoloji mühendislerinin verdikleri raporlara göre Akbelen Ormanı’nın kömür madenine çevirilmesi durumunda yeraltı kaynakları su değiştirecek ve Bodrum’un suyu kirlenecek. Su kaynaklarında önemli bir tükenme meydana gelecek ki Bodrum’un toplam su kaynağının üçte birinden bahsediyorum. Bodrum zaten halihazırda önemli ölçüde su kıtlığı yaşayan bir bölge” diyerek, Bodrum yarımadasında yaşanan su sorunun çok daha ağırlaşacağına dikkat çekti.

Akbelen’e Destek Çağrısı

Son olarak geçtiğimiz hafta Pazartesi günü kesimin başlamasının ardından yaşanan olaylara değinen İklim Adaleti Koalisyonu üyesi, Akbelen için destek çağrısı da yaptı: “Maalesef aldığımız duyumlar gerçeğe dönüştü ve kesimin başlamasıyla burayı bir meydan savaşı alanına çevirdiler. Bu durum direnişi oldukça körükledi ve İkizköy’den gelen çığlığa aktivistler cevap verdi. Ancak şunu da söylemek gerekiyor ki, sayımız burada yeterli değil. Kolluk kuvvetleri şirketle el ele vererek yani, devlet – sermaye işbirliği yaparak ağır bir şekilde çullanmış durumdalar buraya. Çok acil bir şekilde bu alanı güçlendirmek, binlerce, on binlerce kişinin buraya gelmesi gerekiyor ki bunu gerçek anlamda durdurabilelim.”

Haber Merkezi

İklim Haber - Haber Merkezi