Limak Holding’in Akbelen’de sebep olduğu hak ihlallerinin Birleşmiş Milletler’in ilkeleri ile bağdaşmadığını ortaya koyan İkizköy Çevre Komitesi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’ndan Limak Holding ile yürütülen sosyal sorumluluk çalışmalarını sona erdirmelerini talep etti.
2014 yılından bu yana Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine kömür sağlamak için bölgede madencilik faaliyeti yürüten Limak İçtaş ortak iştirakı YK Enerji, 24 Temmuz 2023’te Akbelen Ormanı’nın kömür madeni açılmak için kesilmesine sebep oldu. Yöre halkı ormanı korumak için iki yıldır 7/24 nöbet tutuyor, imza kampanyası düzenliyor ve mücadelesini sürdürüyordu.
Limak Holding’in Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ile yürüttüğü kız çocuklarına yönelik kurumsal sosyal sorumluluk projesini gündeme getiren İkizköy Çevre Komitesi, yazdığı mektup ile Limak’ın sebep olduğu hak ihlallerini Birleşmiş Milletler’e iletti ve bu şartlar altında iş birliğinin devam etmemesi gerektiğini vurguladı. Mektupta Limak Holding’in hem BM Küresel İlkeleri’ni hem de BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri’ni gözetmediği ifadesinde bulunuldu. Komite yazdığı mektupta, UNDP’nin özel sektör iş birliklerinde insan hakları ve çevresel ihlalleri “dışlayıcı kriterler” olarak tanımladığının, üstelik madencilik sektörünün de riskli sektörler arasında kabul edildiğinin altını çizdi.
Bu işbirliği ile Limak’ın haksız itibar sağladığını ve sicilinin temizlenmesine sebebiyet verildiğini aktaran İkizköy Çevre Komitesi, UNDP’nin bu aklamaya ortak olmaması adına çağrıda bulundu.
Mektupta yer alan bilgilere göre, Limak Holding Akbelen’deki kömür faaliyetleri;
- Sürekli genişleyen ve yenileri açılan linyit maden ocakları için Milas ve Yatağan’da bugüne kadar toplam 7.800 futbol sahası büyüklüğünde (5 bin hektar) alanın yok edilmesinin yanı sıra bu süreçte 10 köyün yerinden edilmesi nedeniyle, yerinden etmelere ve yoksullaştırmaya,
- Akbelen nöbetinin 2021 yılından bu yana aralıksız devam etmesine karşın Ağustos 2023’de ormanın büyük bölümünün kömür madeni için yok edilmesi, 150 binden fazla kişi Akbelen Ormanı’nın kesilmemesi için açılan imza kampanyasına katılması, muhalefet partilerinin tatilde olan meclisi Akbelen ormanı için acil toplantıya çağırması gibi olaylarda, halkın madene karşı duruşunun yok sayılmasına,
- Santraller ve madenlerden çıkan kül, tozlar ve içerdikleri ağır metaller ve arsenik gibi tehlikeli maddeler Türkiye’de arıcılığın en yoğun olduğu Milas’ta arıların zehirlenmesine, üretilen balda yüksek seviyede ağır metale rastlanmasına neden oluyor. Bu kül ve tozlarla kaplanan zeytin ağaçlarının kurumakta ve verimini kaybetmesi, geçim kaynaklarının kaybına,
- Tarım arazilerinin ellerinden alınması ile kadınlar erkeklere daha bağımlı hâle geliyor. Yerinden edilmeler sonucunda kent merkezlerine gitmek zorunda kalan kadın, çocuk ve yaşlılar kentteki evlerde erkeğe muhtaç yaşamaya mahkum bırakıldığı gerekçesiyle, kadın, çocuk ve yaşlıların daha zorlu hayat şartlarına maruz kalmasına,
- Santrallar ve madenler ÇED yönetmeliğinin onlara tanıdığı istisnalar nedeniyle güncel kapasite artışları ve proje değişikliklerine rağmen hiçbir şekilde ÇED’e tabi tutulmuyor. Bu termik santral ve madenin doğaya ve yöreye etkileri incelenememiştir gerekçesiyle, ÇED sürecinin ihlaline,
- BERN Biyoçeşitlilik Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, Akbelen Ormanı’nda bulunan 10 farklı endemik türü ve yaşam ortamını korumakla yükümlü ve maden ocaklarının ortadan kaldırdığı toplam alanın 5 bin hektar olduğu tahmin ediliyor. Bu durumun, uluslararası sözleşmelerin ihlali ve doğanın yaşam hakkının elinden alınmasına,
- İşletme baca filtresi yatırımlarını beş üniteden sadece ikisinde tamamladı. Üç ünite çevre yatırımlarını tamamlamadan çalışmaya, zehir saçmaya devam ediyor. Ayrıca santrallerin ve maden işletmesinin suları zehirlediği yapılan incelemelerle ortaya konmuş durumda: İkizköy kömür ocağının havzasında kalan Değirmen Deresi’nin III. Sınıf (kirlenmiş su) kalitesinde olduğu, derede nikel, kobalt ve manganez gibi ağır metallerin havza doğal arka plan-DAP değerlerinin 19, 8 ve 9 kat üzerinde olduğu tespit edilmiştir, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının ve sağlıklı suya erişim hakkının ihlaline,
- 1990’lı yıllarda yöre halkı tarafından Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin kapatılmasını talep ettiği dava, Türkiye İdare Mahkemelerinde görülmüş ve santrallerin kapatılmasına karar verdi. Kapatma kararı Danıştayca onanmış ve kesinleşti. Buna rağmen Bakanlar Kurulu karar alarak mahkeme kararını uygulamadı. Uygulama AİHM’ye taşındı ve AİHM 2005 yılında Türkiye’nin yargı kararına uymayarak termik santrallerin çalışmasına izin vermesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı buldu. AİHM kararına rağmen her iki santral de on yıllardır çalışmaya devam ediyor. Bu gerekçelerle hukuksal süreçlerin ihlaline neden oluyor.