Yeni bir rapor, COP27’nin başarılı olmasını sağlayacak 6 maddelik bir iklim planı sundu. Çalışma COP27’deki ana tartışma konularında nasıl ilerleme sağlanabileceğine odaklanıyor.
Düşünce kuruluşu Power Shift Africa, önümüzdeki hafta başlayacak ve altı yıl sonra ilk defa Afrika topraklarında düzenlenecek BM İklim Zirvesi 27. Taraflar Konferansı’nın (COP27), iklim kriziyle başarılı bir şekilde mücadele etmesini sağlayacak 6 maddelik bir planı içeren yeni bir rapor yayımladı.
6 maddelik plan, iklim krizinin etkilerinden en çok zarar göre kırılgan ülke bloklarının uluslararası iklim müzakerelerini yürüten delegasyonları tarafından geliştirildi.
6 maddelik plan aşağıdaki temel hedefleri içeriyor:
1) Afrika ve Diğer Gelişmekte Olan Ülkelere İklim Finansmanı ve Diğer Desteklerin Sağlanması
COP27’deki başarı, nihayetinde, zengin ülkelerden en çok ihtiyacı olanlara, iklim krizini karşılamak için gereken hız ve ölçekte para akışını sağlama becerisine bağlı. COP27’deki en büyük gerilim noktalarından biri, gelişmiş dünyanın 2020’ye kadar yılda 100 milyar dolar finansmanı harekete geçirme sözünü şimdiye kadar yerine getirememiş olması. Gelişmiş ülkelerin bu miktarı karşılamanın yanı sıra, 2025’ten itibaren nasıl artıracaklarını da ortaya koymaları gerekiyor.
2) Uyum Desteğinin Güçlendirilmesi
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) ve Paris Anlaşması kapsamında gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama maliyetlerini karşılamalarına yardımcı olmaları gerekiyor. 2020-2030 yılları arasında uyum için 1,8 trilyon dolar yatırım yapılması 7,1 trilyon dolar fayda sağlayabileceğinden, uyum ekonomi için olumlu. COP26’da gelişmiş ülkeler, uyum için mali desteği iki katına çıkararak yılda 40 milyar dolar vermeyi kabul ettiler, ancak bunu henüz yapmadılar. COP27, uyum açığının nihayet kapatılabileceği yer olabilir.
3) İklim Kaynaklı Kayıp ve Hasarın Ele Alınması
İklim değişikliğinin artık uyum sağlanamayacak bazı etkileri var ve bu da dünyanın en yoksul insanlarının bazılarında kaçınılmaz kayıp ve zararlara yol açıyor. Bununla birlikte, BMİDÇS ve Paris Anlaşması kapsamındaki mevcut mali ve kurumsal düzenlemeler, Afrika ve diğer gelişmekte olan ülkelerin bu tür kayıp ve zararları tam ve etkili bir şekilde ele almalarını sağlamak için yeterli değil. COP27’de bir Kayıp ve Zarar Fonu oluşturulması elzem.
4) 1,5 Dereceye Doğru Azaltım Hedeflerinin Artırılması
COP26 Glasgow İklim Paktı, ulusal emisyon azaltım planlarının 1,5 derece sıcaklık sınırı ile uyumlu olması gerektiğini vurguluyor. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan birçok ülke, yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyona ulaşmayı taahhüt etti. Ancak küresel emisyonlar salgın öncesi seviyelere döndüğü için emisyonlar henüz düşmedi. Bu nedenle, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm ülkelerin, sıcaklık artışını 1,5 derecenin altında tutma doğrultusunda somut ve iddialı Ulusal Katkı Beyanları ve uzun vadeli düşük emisyon stratejileri sunmaları kritik önem taşıyor.
5) Afrika’nın Temiz Enerjiye Adil Geçişinin Desteklenmesi
Afrika’nın yenilenebilir enerji potansiyeli oldukça fazla. Temiz enerji süper gücü olmak için yeterli rüzgar ve güneş enerjisine sahip. Bu potansiyelin kullanılabilmesi için yeni iş alanları ve endüstrilerin yaratılmasını sağlayacak yatırımlara ve sürdürülebilir kalkınma planlarına ihtiyaç var. Bu potansiyel açığa çıkarılabilirse yoksullukla mücadele, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve refahın artırılması için büyük ilerlemeler kaydedilebilir. Afrika en genç kıta ve kapsamlı bir ekonomik kalkınmanın eşiğinde; bu kalkınma fosil yakıtlarla sağlanırsa tüm dünya bundan zarar görecek. Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarıyla sağlanırsa herkes için fayda sağlayacaktır.
Hedeflenen yatırıma ihtiyaç var ve bunun yapılması Afrika ve diğer gelişmekte olan ülkelerde fosil yakıt bağımlılığından enerji dönüşümünün hızlandırılmasına yardımcı olacak, enerji bağımsızlığını destekleyecek, artan ekonomik faaliyeti teşvik edecek ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecektir.
6) Adaleti İklim Müzakerelerinin Merkezine Yerleştirmek için BM’nin “Küresel Durum Değerlendirmesi”nin Kullanılması
Küresel Durum Değerlendirmesi (GST) Paris Anlaşması’nın kilit unsurlarından biri. İlk kez Glasgow’daki COP26’da başlatıldı ve Teknik Diyaloğun ilk oturumu Haziran 2022’de Bonn’da yapıldı. Bunun, Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşılmasına yönelik olarak azaltım, uyum, kayıp ve zarar ile uygulama araçlarında kaydedilen toplu ilerlemeyi veya bunların eksikliğini doğru bir şekilde ortaya koyan titiz bir süreç olmasına ihtiyacımız var, böylece iklim acil durumuyla mücadele etmek için hâlâ yapılması gerekenler bilinebilir.
Rapor ve çıktıları hakkında konuşan COP27 Dönem Başkanlığı Baş Müzakerecisi ve Mısır Dışişleri Bakanlığı Çevre, İklim ve Sürdürülebilir Kalkınma Dairesi Direktörü Amb Mohamed Nasr, “Dünya şu anda başta gıda ve enerji krizi olmak üzere pek çok zorlukla karşı karşıya. Ancak iklim krizi göz ardı edilemez, en yoksul insanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını tahrip etmeye devam ediyor ve hızlı ve önemli bir eylem olmadan işler daha da kötüye gidecek. COVID-19 ve bu yılın jeopolitik zorlukları, ulusların ihtiyaç sahiplerine destek sağlamak için bir araya geldiğini gösterdi. COP27, iklim acil durumunun ön saflarında yer alan mağdurlar için de aynı şeyi yapma şansı sunuyor” dedi.