ABD başkanlığına yeniden seçilen Donald Trump, ayağının tozuyla iklim hedefleri ve iklim finansmanı gibi başlıklarda bir önceki dönem alınan kararları iptal etmeye başladı. Trump, ABD’yi Paris İklim Anlaşması’ndan da yeniden çıkarmayı planlarken, uzmanlar bu çıkışın etkilerinin 2017’den daha büyük olacağı uyarısında bulundular.
Uzmanlar ve diplomatlara göre, ABD’nin küresel ana iklim anlaşmasından ikinci kez çekilmesinin ülke içinde ve dünya düzeyindeki sonuçları, 2017’deki ilk çekilmeden daha büyük olacak.
Bu kararla, küresel ısınmanın hızlanma olasılığını artırması, ABD’nin uluslararası iklim finansmanını yavaşlatması ve yatırımcıları, Avrupa ile ABD’nin yeşil kuralları arasındaki farklılıklarla başa çıkmaya zorlaması bekleniyor.
Beyaz Saray koltuğuna yeniden oturan Donald Trump’ın Paris Anlaşması’ndan ilk kez çekildiği 2017’de, bu süreç 3,5 yıl sürerken, yeni çekilmenin bir yıl içinde gerçekleşeceği öngörülüyor.
Üstelik 2017’den bu yana iklim değişikliği daha da şiddetli hale gelmiş durumda. Geçen yıl, gezegenin kaydedilen en sıcak yılıydı ve ortalama küresel sıcaklık, Paris Anlaşması’nın ana hedefi olan 1,5 dereceyi, kalıcı olmasa da, ilk kez geçti.
Konu üzerine yorum yapan Oslo Üniversitesi’nden hukuk profesörü Christina Voigt, “1,5 dereceyi aşmayı gözlüyoruz. Artık çok olası hale geliyor. Bu da, elbette, iklim değişikliğiyle ilgili çok daha iddialı küresel eylemlerin gerektiğini gözler önüne seriyor” dedi.
Paris Anlaşması Hedefleri Zora Girecek
Bugünün iklimi, on yıllar boyunca ölçülen, sanayi öncesi döneme göre 1,3 derece daha sıcak ve gezegenimiz bu yüzyıl içinde en az 2,7 derecelik bir ısınmaya doğru ilerliyor. Bu durum çok tehlikeli olsa da, ısınma öngörüsü ülkelerin 2015 Paris Anlaşması’nı müzakere etmeden önce öngörülen 4 derecelik ısınmaya kıyasla daha az şiddetli durumda.
Her ülkenin Paris hedefi doğrultusunda verdiği taahhüt gönüllülük ilkesine dayanıyor. Ancak Trump’ın, ABD’nin ulusal emisyon azaltım planını iptal etmesi bekleniyor.
Columbia Hukuk Fakültesi’nden hukuk profesörü Michael Gerrard da tüm bu geri adımları için, “Paris Anlaşması’nın sıcaklık hedeflerine ulaşılmasını daha da tehlikeye atacak” yorumunda bulundu.
2015 Paris Anlaşması’nda görevli olan, Fransa’nın eski iklim müzakerecisi Paul Watkinson ise, “ABD’nin geri adımları açıkça diğerlerini de etkiler. Yani, bir anahtar oyuncu bir kez daha odadan çıkarsa, diğerleri neden parçaları toplamaya devam etmek zorunda ki” dedi.
Öte yandan bazı ABD eyaletleri, iklim eylemlerini hayata geçirmeye devam edeceklerini açıkladı. Politikadan bağımsız olarak, Trump’ın ilk döneminde, uygun ekonomik koşullar temiz enerji patlamasını tetikledi. Örneğin Cumhuriyetçilerin kalesi konumundaki Teksas, ABD hükümet verilerine göre, 2020’de ABD’nin güneş ve rüzgâr enerjisi genişlemesinde rekor seviyelere ulaştı.
Ancak Trump, bunun tekrarını engellemeye yönelik adımlar atmaya başladı bile. Pazartesi günü açık denizlerde rüzgâr kiralamalarını askıya aldı ve Biden’ın elektrikli araç hedeflerini iptal etti.
Trump, İklim Finansmanını da Durdurdu
ABD, bugün küresel karbondioksit emisyonlarının yaklaşık %13’ünü üretiyor. Buna ilaveten Sanayi Devrimi’nin ilk yıllarından bu yana atmosfere salınan karbondioksitin de çoğundan sorumlu.
Paris Anlaşması’ndan çekilme kapsamında, Trump Pazartesi günü, BM iklim görüşmeleri çerçevesinde taahhüt edilen tüm ABD finansmanının derhal durdurulmasını emretti. Bu kararın daha yoksul ülkeler için en az 11 milyar dolara mâl olması beklenirken, ABD hükümetinin, 2024’te iklim değişikliğiyle mücadele etmelerine yardımcı olmak amacıyla sağladığı en yüksek finansal katkıyı da oluşturmuştu.
Son OECD verilerine baktığımızda ise bütün zengin ülkelerin hükümetlerinin toplamda, 2022’de gelişmekte olan ülkelere iklim finansmanı sağlamak için 116 milyar dolar katkıda bulunduğu görülüyor. Bu miktar, Biden’ın ülke içinde uygulamaya koyduğu büyük iklim dostu hükümet fonlarını içermezken, söz konusu fonların geleceği de Trump yönetimi altında belirsiz.
İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik politika analizleri, araştırmalar ve stratejik tavsiyeler sunan ve kâr amacı gütmeyen bir organizasyon olan İklim Politikaları İnisiyatifi’ne göre (Climate Policy Initiative – CPI), ABD’nin 2021-2022 yılları arasındaki toplam iklim harcamaları, hem iç hem de dış finansman, özel ve kamu kaynaklarından yıllık 175 milyar dolara yükseldi.
ABD tüm bunların yanı sıra, dünya çapında iklim değişikliği müzakerelerini yürüten ve finansman açığıyla karşı karşıya olan BM iklim sekreterliğinin temel bütçesinin yaklaşık %21’ini de finanse etmekten sorumlu durumda.
Büyük Varlık Yöneticileri de Sıkıntıya Girecek
Dünya çapında iklim değişikliğiyle mücadelede ticaret ve iş dünyasını daha güçlü bir şekilde harekete geçirmeyi amaçlayan bir girişim olan We Mean Business Koalisyonu, Trump’ın ABD iş ortamındaki bozulmalar nedeniyle yeşil yatırımları başka yerlere kaydırabileceğini söyledi. Koalisyondan yapılan açıklamada, “Bu durum diğer büyük ekonomilerin daha fazla yatırım çekmesine kapı açabilir” ifadesine yer verildi.
Finansal hizmet şirketlerinin en büyüklerinden biri olan Morgan Stanley Capital International da, Paris Anlaşması’ndan çekilmenin sonucunda Birleşmiş Milletler (BM) destekli karbon piyasasında karbon kredilerine de engel teşkil edeceğini açıkladı.
Sürdürülebilir kalkınma ve iklim değişikliği ile mücadelede yüksek kaliteli karbon ve sürdürülebilirlik projelerini onaylayan bir sertifikasyon kuruluşu olan Gold Standard’da karbon piyasası standartlarını belirleyen Baş Teknik Sorumlu Owen Hewlett, artık fazla kredi satmaktan para kazanamayacak olan ABD şirketlerinin yine de gönüllü olarak kredi alabileceğini belirtti. Hewlett, “Örneğin, ABD menşeili hava yolları, BM’nin havacılık iklim hedeflerine ulaşmak için karbon kredisi alabilir” diye de ekledi.
Paris Anlaşması’ndan çekilme, aynı zamanda Avrupa’da daha hızlı iklim hedefleri uygulama baskısı altında bulunan bankalar ve para yöneticileri için de bir sorun. Küresel enerji sektöründe fosil yakıtların finansal risklerini analiz eden ve raporlayan ve kÂr amacı gütmeyen bir araştırma kuruluşu olan Karbon Takip Girişimi’nin (Carbon Tracker Initiative) kurucusu Mark Campanale de, Avrupa müşterisi olan ABD merkezli varlık yöneticilerinin, iki başlı Janus gibi olmak zorunda kalacaklarını ifade etti. Campanale, “Bu varlık yöneticileri ABD’li politikacıları memnun etmek için Avrupa müşterilerini kaybetme riskini alacaklar mı? Sanmam” yorumunu yaptı.