Joe Biden’ın, ABD’yi Paris Anlaşması’na geri döndürme sözü vermesi COP26 için umut veriyor.
Paris Anlaşması’na yolunda ilerlemek için son şanslardan biri olan bir sonraki BM zirvesi için hazırlıklar, Joe Biden’in ABD Başkanı seçilmesiyle hız kazandı.
Biden iklim krizine yaptığı atıflarda ABD’yi, Donald Trump’ın çekildiği Paris Anlaşması’na geri döndürme ve 2050 itibarıyla net sıfır emisyona ulaşma hedefi belirleme sözü verdi.
Barack Obama’nın iklim elçisi Todd Stern, “Biden yönetimindeki ABD ile Trump yönetimindeki fark, gece ve gündüz gibi olacak. Bu önemli. Joe Biden iklim krizini anlıyor ve bunun toplu olarak net sıfır ekonomiye dönüşümü nasıl yürüttüğümüzle ilgili olacağının farkında. ABD; Çin, diğer büyük oyuncular ve iklim değişikliğini derinden önemseyen çünkü ondan en çok etkilenecek olan daha küçük oyuncularla birlikte yol alacak” dedi.
2015 Paris Anlaşması’nı denetleyen ve şimdi Fransa Anayasa Konseyi başkanı olan Fransız dışişleri bakanı Laurent Fabius, “Joe Biden seçildiğinde, vazgeçilmez olan artık mümkün olabilir. Paris Anlaşması’nı mümkün kılan ülkelerin birleşmesine tanık olacağız. Sivil toplum, siyaset, iş dünyası Paris Anlaşması için bir araya geldi. Şu anda ABD, AB, Çin, Japonya ile aynı kesişime bakıyoruz. Eğer büyük oyuncular doğru yönde giderse, bu tüm ülkelerin doğru yöne gitmesi için çok güçlü bir teşvik olacaktır” dedi.
Bu, COVID-19 salgını nedeniyle önümüzdeki seneye ertelenen bir sonraki BM iklim zirvesi için umutları önemli ölçüde yeşertiyor.
ABD’nin Paris’e yeniden katılması ve Biden’ın COVID-19’a yönelik yeşil ekonomik kurtarma teklifi, uluslararası iklim eyleminde son haftalarda yaşanan önemli bir adım. Önde gelen ülkeler COP26 için umut veren bir dizi taahhütte bulundular. Küresel emisyonların yarısından fazlasından ve küresel ekonominin üçte ikisinden sorumlu olan ülkeler artık yüzyılın ortası itibarıyla net sıfır emisyonu taahhüt ediyor.
Eylül ayı sonlarında, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in BM genel kuruluna ülkesinin 2060 itibarıyla net sıfır emisyona ulaşacağını ve seragazı üretiminin 2030 itibarıyla zirveye çıkacağını söylediğinde Çin dünyayı şaşırtmıştı. Xi’nin bunu nasıl başarmayı planladığına dair ayrıntılar yetersiz olsa da, dünyanın en büyük emisyon kaynağının planı, iklim diplomatları tarafından “ezber bozan” olarak yorumlandı.
Çin’in açıklamasından sonra, Japonya’nın yeni başbakanı da 2050 itibarıyla sıfır emisyon kararı verdi ve Güney Kore de aynı şeyi yaptı. AB ayrıca Eylül ayında, AB Yeşil Düzeni planı uyarınca yüzyılın ortası için net sıfır hedefini yeniden teyit etti.
Çin, ABD ve AB artık geniş bir ölçekte uyumluyken ve onlarca küçük ülke de net sıfır planları taahhüt ettiiği için, COP26’da başarı mümkün görünüyor. Ancak hâlâ önemli engeller var.
Asıl önemli olan, yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyona ulaşmak için uzun vadeli hedefler ile oraya ulaşmak için gereken daha kısa vadeli hedefler arasındaki farklar olacak. Uzun vadeli hedefler yürürlükteyken, dikkatler ülkelerin önümüzdeki 10 yılda emisyonları azaltmaya yönelik taahhütlerine yönelecek.
Paris Anlaşması uyarınca ülkeler, ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin 2 derecenin altında tutmayı ve 1.5 derece ile sınırlandırmayı taahhüt ediyor. Bunu yapmak için ise, anlaşma 2015’te imzalandığında, ülkeler 2030 itibarıyla emisyonları azaltmak için Ulusal Katkı Beyanlarını (NDC) belirledi. Ancak bu planlar yetersiz ve 3 dereceye kadar ısınmaya yol açıyor.
Anlaşma uyarınca ülkeler her beş yılda bir yeni hedefler belirlemeli ancak NDC’lerin güncelleneceği son tarihi kaçırıyorlar. Biden, Ocak ayında göreve gelene kadar taahhütte bulunamaz ve Çin hâlâ önümüzdeki bahar için beş yıllık ekonomik planını tamamlamakla meşgul. Ancak BM, yeniden planlanan COP26 öncesinde zamanında hazır olacağını umuyor.
COP26’nın ev sahibi olarak örnek olması gereken İngiltere, Boris Johnson’ın BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile bir ay içinde başkanlık edeceği önemli bir görüşmeden önce NDC’sini sunmayı planlıyor. 12 Aralık’ta gerçekleşecek, NDC’lere yönelik eylemi harekete geçirmeyi amaçlayan Climate Ambition Summit’te, Paris’ten bu yana tam olarak beş yıl geçmiş olacak.
Bu toplantı, Johnson’ın iklim diplomasisinin önemli bir sınavı olacak. Trump yönetimi göreve devam edeceği için Biden Aralık ayındaki zirvede yer almayacak. Trump davet edilecek, ancak katılmak isteyip istemediği bilinmiyor. Johnson’ın büyük bir uluslararası zirveye ev sahipliği yapan ilk görevi olacak ve önümüzdeki yıl hem COP26 hem de İngiltere’nin G7 başkanlığı için bir prova olacak. Zirvenin iklime ve COVID-19 sonrası yeşil bir iyileşme ihtiyacına odaklanması bekleniyor.