Avrupa Birliği’nin (AB) önceliklerini içeren taslak bir belge, iklim kriziyle mücadelede klişe birkaç öneri içerdiği ve doğal kaynakların yıkımını hızlandırdığı gerekçesiyle WWF gibi STK’lar tarafından eleştirildi.
HABER: Gülce DEMİRER
AB liderlerinin, 20 Haziran’da Brüksel’de başlayacak olan zirvede 2019-2024 için “stratejik bir gündem” benimsemesi gerekiyor. Ancak gündemdeki iklim krizinin aciliyetini vurgulaması yönünden eksik olarak yorumlanan taslak, birçok yeşil gruptan eleştiri aldı.
Avrupa konsey başkanı Donald Tusk’ın ekibinin hazırladığı beş sayfalık doküman, “giderek istikrarsızlaşan ve karmaşıklaşan” önümüzdeki beş yılın önceliklerini belirlemeyi hedefliyor.
Göç, ticaret ve AB’nin dünyadaki konumunu içeren belge, hedefler, bütçe rakamları veya belirli ülkeler gibi ayrıntıları içermiyor. İklim krizini varoluşsal bir tehdit olarak tanımlayan belge, AB ekonomisinin ve toplumunun “nötr iklime” ulaşması için derinlemesine bir dönüşüme girmesi gerektiğini belirtiyor.
Belge, AB politikalarının Paris Anlaşması ile tutarlı olmasını gerektiğini belirtiyor ancak bunun ne anlama geldiğiyle ilgili çok fazla detaya yer verilmiyor. Paris Anlaşması uyarınca, AB seragazı emisyon oranlarında 2030 yılına kadar -1990 seviyelerine kıyasla- en az %40 azaltım sözü verdi. Birlik aynı zamanda enerjinin en az %32’sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmesini ve enerji verimliliğini en az %32.5 oranında artırmayı hedefliyor. Geçtiğimiz yıl, Avrupa Komisyonu, 2050 yılına AB’nin küresel ısınmayı 1.5 derecelik ısınma hedefinin altında tutması çağırısında bulunmuştu.
WWF, AB’nin hedeflenenin 10 yıl öncesinde yani 2040’ta net sıfır emisyon oranlarına ulaşması gerektiğini söylüyor. WWF Avrupa Politika Ofis direktörü Ester Asin, “Karşı karşıya olduğumuz ekolojik krizin aciliyetini göz önünde bulundurduğumuzda iklim eylemi ve doğal kaynakların kaybına öncelik verilmeli. Ancak bu tarz vaatler, 2040 yılında net sıfır emisyona ulaşılacak ve 2030 yılına kadar biyoçeşitlilik kaybını tersine çevirecek sabit zaman çizelgeleri olmadan anlamsız kalır” dedi.
Hedefleri Doğa, İklim ve Sürdürülebilirlik Olan Başkana Oy Verilmeli
Asin, “Stratejik gündem, bir sonraki komisyon başkanına rehberlik etmeye yardımcı olması açısından kritik bir öneme sahip” dedi. Rekor sayıda yeşil üyeye sahip olacak bir sonraki Avrupa Parlamentosu’nun “iklim eylemi, çevre ve sürdürülebilirlik konularında net bir çalışma programı olan” bir komisyon başkanına oy vermeleri gerektiğini de belirtti.
Greenpeace ise, AB’nin seragazı emisyonlarında %13-17 oranında etkiye sahip olan hayvancılıktan hiç bahsedilmemesini eleştirdi. AB tarım sektöründen kaynaklanan emisyonlar 2010 yılından bu yana hiçbir düşüş göstermemekle beraber kamu tarım politikalarındaki kamu sübvansiyonlarından 24 milyar euro fayda sağladı.
Greenpeace’in AB direktörü Jorgo Riss, “Avrupalı liderler iklim krizi hakkında konuşmak için büyük bir baskı hissediyor ancak strateji gündemleri insanlığın en büyük tehdidi olan iklim krizine acil bir müdahaleden ziyade klişe laflardan ibaret” dedi. “Çelişkili öneriler içeren bu liste, Avrupalı liderlerin ekonomik büyümeyi eskisi gibi birinci planda tutan; sosyal eşitsizliği artıran, iklim ve ekolojik krizi derinleştiren önergeler içeriyor” dedi.
BirdLife International’ın üst düzey politika başkanı Ariel Brunner ise Greenpeace ve WWF’in aksine metin hakkında olumlu sözler sarf etti. Metnin ilerlemeyi hedefleyen temellerin çoğunu kapsadığını belirten Brunner, “Metin, hala biraz belirsiz olsa da, iklim krizinin ve biyoçeşitliliğin çöküşünü birlikte ele alarak, sürdürülebilir bir toplum oluşturma konusuna değiniyor” dedi.
“İklim krizine değinmeyi amaçlayan ve isteyen yeni bir komisyon kurularak, mevzuatın sıkı bir şekilde uygulanması ve kamu tarım politikaları gibi eksik kalmış politikaları yeniden düzenlenmeli” dedi.
Metnin önümüzdeki hafta Brüksel’de gerçekleşecek olan zirvede AB liderlerine sunulmadan önce birkaç değişiklikten geçmesi gerekiyor. Bu toplantının Theresa May’in başbakan olarak katıldığı son toplantı olması planlanırken belge Brexit’i tartışmaya açmıyor. Birleşik Krallık’ın AB’den sancılı çıkış sürecinden bahsetmezken, AB ticaret politikasının “karşılıklılık ve eşit fayda sağlamayı amaçlayan ilkelere” dayandığı kadar “sağlam, hevesli ve dengeli” olmasına yönelik umutlarını da dile getiriyor.
Metin aynı zamanda AB’yi dünya sahnesinde güçlendirmeyi ve ilgi alanlarını ve değerlerini savunmak için “AB’nin daha iddialı ve daha güçlü olması gerektiğini” belirtiyor. Bu hedeflere ulaşmak için AB üye ülkelerini dış politikada daha bütüncül olmaya ve dış savunma adına daha fazla harcama yapma çağrısında bulunuyor.