YAZI: Leo Barasi*
Avrupa’nın dört bir yanında yaşanan sıcak hava dalgaları ve kuraklık, Kaliforniya’da kasabaların yok olmasına yol açan orman ve çalılık yangınları, Hindistan’da 50°C’yi aşan sıcaklar, Avustralya’da sıcaklık rekorlarının kırılması ve Hindistan ve Mozambik’te meydana gelen şiddetli kasırgalar. Tüm dünyada aşırı hava olayları ve bunların iklim değişikliğiyle bağlantısına dair endişelerin artması hiç de şaşırtıcı değil.
Aynı endişe Türkiye’de de yaşanıyor. Türkiye’de son yıllarda iklim afetlerinde ve bunlara bağlı hasarlarda görünen artış, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin habercisi.
İklim Haber ve KONDA Araştırma tarafından yapılan yeni anketin sonuçlarına göre, ülke kamuoyu bu tür olaylar ve iklim değişikliği arasında bağlantı kuruyor. Halkın önemli bir kısmı ( %71) Türkiye’de aşırı hava olaylarının son yıllarda arttığına inanırken, iklim değişikliğinin bu aşırılıklara kısmen de olsa yol açtığını söyleyenlerin oranı da aynı derecede yüksek.
Aynı konuyu farklı ifadelerle test eden bir diğer soruda, ankete katılanların %64’ünün Türkiye’nin iklim değişikliğinin etkilerini şimdiden hissettiği veya önümüzdeki 10 yıl içinde hissedeceğine inandıkları görüldü. Türkiye’nin iklim değişikliğinin etkilerini en erken 25 yıl sonra hissetmeye başlayacağı veya Türkiye’nin bu etkileri asla hissetmeyeceğine inananların oranı ise sadece %7. Bu sonuçlardan anlaşılan, Türkiye’de kamuoyunun büyük kısmı artık iklim değişikliğini sadece geleceği, başkalarını ve başka yerleri tehdit eden bir unsur olarak değil kendi hayatlarını halihazırda etkileyen bir sorun olarak görüyor.
Dolayısıyla, Türkiye’de çoğunluğun bu değişikliklerden endişe duyduğunu söylemesi de şaşırtıcı değil. İklim değişikliğinden yüksek endişe veya endişe duyduğunu ifade edenlerin sayısı endişe duymayanların üç katı.
Buna rağmen, Türkiye’de hükümet veya yerel yönetimlerin iklim değişikliği konusunda yeterli çaba gösterdiğine inanan kişi sayısı çok az. Hem hükümet hem de yerel yönetimlerin yeteri kadar çaba göstermediğini söyleyenlerin oranı %55 iken, halkın %15-16’sı yetkililerin çabalarının yeterli olduğunu ifade ediyor. Bu sorulara verilen yanıtlar kısmen ankete katılanların siyasi parti tercihini yansıtsa da, hiçbir grupta çoğunluk hükümetin yeteri kadar çaba gösterdiğine inanmıyor. AK Parti seçmenlerinde bile hükümetin çabalarının yeterli olduğuna inananların oranı %34’te kalıyor.
Tüm bu sonuçlar birlikte ele alındığında ise, iklim değişikliğinin Türkiye’de ne kadar çabuk bir şekilde hayati önem taşıyan bir siyasi konuya dönüşebileceği görülüyor. Halkın büyük kısmı bu konuda endişe duyuyor ve bunun ülkelerini şu anda etkilediğini ve hükümetin yeteri kadar çaba göstermediğini düşünüyor.
Tüm dünyada yaşanan da tam bu. Kısa süre önce yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Yeşiller’in yükselişine tanık olduk. Almanya’da ise ilk defa kamuoyu yoklamalarında Yeşiller birinci parti olarak çıktı. ABD’de Donald Trump’ın karşısına çıkacak Demokrat Partili adayı belirleyecek olan seçmenler iklim değişikliğinin kendileri için en önemli sorun olduğunu belirtiyor. Birleşik Krallık’ta ise, çevre konusu artık seçmenlerin öncelik verdikleri ilk üç konudan biri olarak geçiyor.
İklim değişikliği etkilerinin yaşanmasıyla birlikte iklim değişikliği konusu birçok ülkenin siyasi ana akımına girmeye başladı ve bu anket sonuçları da aynı durumun Türkiye’de de yaşanabileceğini öne sürüyor. Türkiye’deki siyasetçilerin karar vermesi gereken nokta şu: Bu dipten gelen talebi görüp dikkate alacaklar mı yoksa, kulaklarını tıkayıp buradaki oy potansiyelini görmeyecekler mi?
*Leo Barasi, The Climate Majority: Apathy and Action in an Age of Nationalism yazarı
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.