Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) son raporu, Paris Anlaşması’na istinaden ortalama küresel sıcaklık artışını 2 derecede sınırlandırma çağrısında bulunuyor ve ülkelerin iklim taahhütlerini yerine getirmesi ve küresel sıcaklık artışını sınırlandırması için uygulanabilir ve uygun maliyetli seçenekleri masaya yatırıyor.
HABER: Gülce DEMİRER
Kullanımı giderek artan yenilenebilir enerji ile yoğunlaştırılmış elektrifikasyonun birleştirilmesi 2050 yılına kadar küresel iklim hedeflerine ulaşmada belirleyici bir rol oynayabilir. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) son çalışması, ülkelerin iklim taahhütlerini yerine getirmesi ve küresel sıcaklık artışını sınırlandırması için uygulanabilir ve uygun maliyetli seçenekleri masaya yatırıyor. Öngörülen enerji geçişinin aynı zamanda maliyetlerin azalması, ekonomik büyümenin artması, yeni iş kollarının oluşması ve genel refaha katkısı gibi belirgin sosyoekonomik faydalara da neden olacağı belirtiliyor. Rapor, IRENA’nın sürdürülebilir bir enerji geleceği sağlamak için teknoloji yollarını ve politika uygulamalarını inceleyen kapsamlı bir yol haritasını ortaya koyuyor.
Elektriği, yenilenebilir enerjiyle birleştirerek küresel enerji tüketiminin yarısından fazlasına (şu anda beşte birinden fazlası) çıkarmak, seragazı emisyonunun büyük bir bölümünden sorumlu olan fosil yakıtların kullanımında azaltımı sağlayabilir.
Yenilenebilir enerji hâlihazırda kurulu olan yeni enerji üretim kapasitesinin yarısından fazlasını oluşturuyor. IRENA’nın analizine göre, farklı enerji türlerinin birleşimindeki (güç, ısı ve ulaştırma dahil) toplam payların altı kat daha hızlı büyümesi gerekiyor.
Paris Anlaşması kapsamındaki ulusal iklim taahhütleri, büyük ölçüde enerji dekarbonizasyonuna dayanıyor. Neredeyse dünya çapında kabul edilen Paris Anlaşması, sanayi öncesi seviyelere kıyasla, 21. yüzyıldaki ortalama küresel sıcaklık artışını 2 derecede sınırlandırma çağrısında bulunuyor. Ancak, iklim açısından güvenli bir geleceğe ulaşmanın, hızlı bir küresel harekete bağlı olduğu da vurgulanıyor. NDC’ler dahil olmak üzere mevcut plan ve politikaların eksik kalması ve dünyanın “karbon bütçesinin” on yıl içinde tükeneceği öngörüldüğü halde, enerji kullanımına bağlı emisyonların 2015’ten bu yana yaklaşık yıllık % 1 oranında arttığı göze çarpıyor.
Rapordaki diğer bulgular şu şekilde sıralanabilir:
- IRENA’nın analizine göre iklim hedeflerine ulaşmak için, enerji kullanımına bağlı karbondioksit emisyonlarında mevcut oranlara kıyasla 2050 yılına kadar %70 oranında azaltım sağlanmalı.
- Rapora göre, elektriğin bir numaralı enerji kaynağı haline gelmesiyle birlikte, küresel güç kaynağı iki katına çıkabilir. Güneş ve rüzgar enerjisi de dahil olmak üzere yenilenebilir kaynaklar, enerji talebinin % 86’sını karşılayabilir.
- Enerjideki dönüşümünün 2050 yılında, gayri safi yurtiçi hasılayı % 2,5; toplam istihdamı ise küresel ölçekte % 0,2 oranında artırması öngörülüyor. Aynı zamanda daha geniş sosyal ve çevresel faydalar sağlayacağının da altı çiziliyor. Raporda, sağlık, sübvansiyon ve iklimle ilgili tasarrufların, 30 yıllık bir süre boyunca kümülatif olarak 160 trilyon dolar değerinde olacağı belirtiliyor. Bu nedenle, küresel enerji sistemini dönüştürmek için harcanan her doların, dışsallıkların nasıl değerlendirildiğine bağlı olarak en az 3 dolar ve potansiyel olarak 7 dolardan fazla bir getiri sağlayacağı ifade ediliyor.
- Yenilenebilir enerjinin fosil enerjiye kıyasla yeni iş kolları yaratması bekleniyor. Politika girdilerinin ise bu dönüşümün sosyoekonomik ayak izini iyileştirebileceği belirtiliyor.