Yerel seçimlere bir kala, üzerinde çok düşünülmesi gereken iklim değişikliği konusunda Türkiye’de neler yapıldı, neler yapılacak? İklim Haber olarak iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ile daha sık yüzleştiğimiz bu günlerde Avrupa’dan Türkiye’ye yerelde iklim değişikliğine uyum konusuna odaklanıp iki bölümlük bir yazı dizisi hazırlamıştık. Yazı dizimizin ilk bölümünde genel çerçeveyi çizip bazı rakamları ortaya koyduk. Bu bölümde daha çok Türkiye özeline odaklanıp bazı gelişmeleri ve örnekleri sizlerle paylaşıyoruz.
Yazı dizisi 2/2
Türkiye’de yerel yönetimler ve iklim değişikliği bağlamında bir kıpırdanma söz konusu. Artan afet olayları ve maliyetleri, dikkatleri merkezi yönetim seviyesinde yerelde iklim değişikliği mücadelesine çekiyor. Nitekim, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 31 Mart 2019 yerel seçimlerine sadece günler kala 27 Mart’ta Ankara’da düzenlediği bir etkinlik oldukça dikkat çekici. Yerel İklim Değişikliği Eylem Planı (YİDEP) yönetmeliği taslağı ilk kez ilgili bazı paydaşlarla tartışıldı. Bilindiği kadarıyla YİDEP, ilk etapta büyükşehirlere yönelik hazırlanacak ve sonraki aşamalarda daha alt ölçeklerde yaygınlaştırılacak. Bakanlık bu konudaki amacını şöyle özetliyor: “Türkiye, 2023 yılında 30 Büyükşehir Belediyesinde Yerel İklim Değişikliği Eylem Planı (YİDEP) hazırlanmış olmasını ve diğer belediyelerde de hazırlanmış eylem planı sayısını artırmayı hedeflemektedir. Bu amaca ulaşmak için YİDEP Yönetmeliği düzenlenmesi planlanmaktadır.” Anlaşıldığı üzere söz konusu yönetmelik, iklim değişikliği ile yerelde “kapsamlı ve planlı mücadele” için büyükşehirlerde öngörülen çalışma düzenini, yöntemini ve genel kuralları içerecek ve Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla beraber Türkiye genelinde iklim değişikliği bağlantılı tedbirlerin artmasına vesile olacak.
Yerel İklim Değişikliği Eylem Planı (YİDEP) yönetmeliği çalıştayından sosyal medyada paylaşılan bir kare
YİDEP hazırlanırken ilgili paydaşların görüşleri çalıştayların yanı sıra bir paydaş danışma anketi ile toparlanıyor. Anket kişisel/kurumsal bilgiler, bilgi düzeyi, politika alanları ve seçenekleri ve diğer konular olmak üzere dört ana bölümden oluşuyor. Anket katılımcılarına iklim değişikliğine ilişkin bireysel ve kurumsal farkındalık seviyelerine dair sorular yöneltilirken halihazırda iklim değişikliği odaklı çalışmalarının (seragazı emisyon envanteri, C40 gibi ilgili uluslararası ağlara üyelikler vb.) bulunup bulunmadığı soruluyor. Anketin en kritik bölümünü YİDEP içeriği ve çerçevesine ilişkin sorular oluşturuyor. Peki YİDEP’lerde zorunlu olabilecek boyutlar neler olabilir? Büyükşehir belediyelerinin ilgili yönetmelik kapsamında neye hazırlıklı olması gerektiğine kısaca göz atalım:
Türkiye’de sayısı 30’u bulan büyükşehir belediyelerinin, yönetmelikle beraber seragazı emisyon envanteri hazırlaması ve düzenli olarak emisyonlarını izlemesi gerekeceğini söylemek mümkün. Bu envanterlerin kapsamının ne olacağının ucu henüz açık. Belediyelerin doğrudan müdahale alanındaki sektörler (özellikle ulaştırma ve atık yönetimi) ilk etaptaki kapsamı oluşturabilir. Ancak, tüm sektörlerin kapsanması iklim değişikliği ile etkin mücadele için olmazsa olmaz. Bir noktada, kapsamın genişletileceğini varsaymak ve hazırlıklı olmakta fayda var. Envanterlerin her yıl izlenmesi en doğru seçenek olacaktır ancak iki yılda bir ve beş yılda bir gibi diğer opsiyonlar da masaya koyulmuş durumda. Bunun yanında çeşitli ölçeklerde (kurumsal, kişi başı, toplam vb.) ve nitelikte (artıştan azaltım, mutlak azaltım vb.) seragazı emisyon azaltım hedefi belirlemeleri kaçınılmaz olacak. Bu azaltım hedeflerinin sağlanması amacıyla alınacak tedbirlerin sistematik ve izlenebilir olması beklenecek. Yani belediyelerin bir azaltım eylem planı geliştirmeleri zorunlu hale gelebilir.
Bunun yanında, son yıllarda artan afet sayısına ve maliyetlerine ilişkin karar vericilerin demeçleri de göz önüne alındığında YİDEP’lerin iklim değişikliğine uyum eylem planı içermesinin beklenmesi bir sürpriz olmayacaktır. YİDEP’ler oluşturulurken kullanılacak çerçevenin yerel yönetimlerin inisiyatifine bırakılıp bırakılmayacağı henüz bilinmiyor. En kuvvetli ihtimal bakanlık tarafından sağlanacak genel bir kontrol listesine uymak koşuluyla belediyelere inisiyatif verilmesi olacaktır. Seragazı emisyon envanter hesaplama metodolojisi seçimi ve kullanılacak iklim modellerinin belirlenmesi ise bunun tersi olabilir. Özellikle belirli bir kalitede, bilime dayalı karşılaştırma ve izleme yapılabilmesi için bu noktada bakanlık tarafından uygun görülecek metodolojiler ve modellerin tüm belediyelerde kullanılması en akla yatkın seçenek gibi duruyor.
YİDEP yönetmeliğine ilişkin sorular burada bitmiyor. YİDEP’ler yerel (belediye meclisleri, mahalli çevre kurulları vb.) ve ulusal düzeyde (bakanlık) resmen onaylanması gereken dokümanlar mı olacak? İçerik, kalite kontrolü ve ilerlemenin izlemesi nasıl yapılacak (bakanlık, akredite kuruluşlar, belediye birlikleri, diğer akran belediyeler vb.)? YİDEP’ler hazırlanırken ve hazırlandıktan sonra izlenirken paydaş katılımı nasıl olacak? “Yerelde İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulları” bu noktada hayatımıza girecek yeni mekanizmalar olarak önümüze geliyor. İl veya belediye düzeyinde kurulması tasarlanan bu kurulların zorunlu mu gönüllü mü olacağı henüz bir bilinmez. Bu kurulların ulusal düzeyde koordinasyona ihtiyacı olup olmadığı noktasında da henüz bir yol ayrımına gelinmiş gibi gözükmüyor. YİDEP’lerin belediye web siteleri üzerinden kamuoyu ile paylaşılmasının bir zorunluluk olacağına ise kesin gözüyle bakılabilir.
Bu kritik gelişmeye ilişkin bakanlığın geri bildirime ihtiyacı var. İklim Haber olarak tüm ilgili paydaşların anketi ziyaret edipgeri bildirim sağlamasını ısrarla öneriyoruz.
YİDEP çalıştayından biraz daha geriye saralım kaseti… 15-16 Mart’ta Antalya’da düzenlenen Türkiye 1. Yerel İklim Eylemi Konferansı, Avrupa Birliği Türkiye Mali İşbirliği çerçevesinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülen, İklim Değişikliği alanında Ortak Çabaların Desteklenmesi Projesi (İklimİN) kapsamında; kamu kurumları, yerel yönetimler, üniversiteler, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası kuruluşların temsilcilerinden oluşan yaklaşık 250 kişinin katılımı ile gerçekleşti. Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar, konuşmasında yerel iklim planlarının önemine değinmiş ve “Eğer yerelde bir şeyler yapmayı başaramazsanız, uluslararası alanda alınan kararların hiçbir öneminin olmadığını net bir şekilde görürsünüz” şeklinde konuşmuştu. YİDEP çalıştayı, türünün ilki olan bu konferansın ardından geldi ve sözlerin eyleme dönüşmeye başladığının bir göstergesi oldu.
15-16 Mart 2019’da Antalya’da düzenlenen Türkiye 1. Yerel İklim Eylemi Konferansı’ndan bir kare
Türkiye’de bilindiği üzere 30 büyükşehir belediyesinden 16 tanesi seragazı emisyon envanteri hazırlamış durumda veya hazırlama sürecinde. Sadece dört büyükşehir belediyesinin iklim değişikliğine uyum eylem planı bulunuyor veya hazırlık sürecinde. Bunlar Bursa ve İstanbul büyükşehir belediyeleri. Denizli Büyükşehir Belediyesi hazırlıklarını tamamlamak üzere. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin ise güncel planında uyum boyutuna yer verdiği ve uyum eylem planı için kapsamlı bir altyapı çalışması içinde olduğu biliniyor.
YİDEP yönetmeliği çıkarsa 2023 itibarıyla tüm büyükşehir belediyelerinin bu çalışmaları tamamlamış olması gerekecek. Bu bağlamda halihazırda öncü davranan şehirlerin diğerleriyle deneyim paylaşımı önemli hale geliyor. Geçtiğimiz seneden bu yana yaşanan aşırı hava olayları tüm kurumlar için ciddi bir uyarı oldu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürü’nün, İstanbul’daki inşaat ve istinat duvarlarının yapımına ilişkin bir tebliğ hazırlığında olduklarını açıklarken iklim değişikliğine referans vermesi Türkiye’de son yıllarda her ölçekte gözlemlemeye başladığımız etkiler üzerinden yeni gelişen mevzuata dair bir küçük örnek sadece. Bir diğer örnekse Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 23 Ocak 2019’da yayımladığı, 81 il valiliklerine ve tüm belediyelere ilettiği, iklim değişikliğine bağlı afetlere karşı ivedi olarak alınacak önlemlerin hayata geçirilmesine ilişkin uyarıları içeren genelgeydi.
Türkiye’de iklim değişikliğine dair çalışmalar yürüten belediye sayısı kısıtlı ancak örnek teşkil etmesi açısından sınırlı örneklere odaklanabiliriz. Özellikle Bursa ve İstanbul örneklerine odaklanmak enteresan olabilir zira bu iki belediyenin ortak noktası Türkiye’de iklim değişikliğine yerelde uyum planını ilk hazırlayan belediyeler olmaları. Bu çalışmalara kendileri göz atmak isteyen okuyucularımız için bağlantıları paylaşmış olalım:
- Bursa Sürdürülebilir Enerji ve İklim Değişikliği Uyum Planı(BUSECAP 2017)
- İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı ve Ek Raporları
Şimdi bu planların Türkiye’deki diğerlerine nazaran ayrıştıkları boyut olan uyum konusunda neler içerdiğine odaklanalım. Bursa örneği ile başlayalım. Bursa Büyükşehir Belediyesi, doğru bir şekilde uyum planı geliştirilmesi aşamalarından en temel olanı etkilenebilirlik değerlendirmesi ile işe başlamış. Kapsam dahilindeki yerleşimlerin hangi iklim bağlantılı tehlikelere maruz kalacağına, bunlara ilişkin risklerin büyüklüğüne odaklanılmış. Özellikle kentsel ısı adası etkisi, kent içi su alanlarının maruz kalabileceği riskler, halk sağlığı odaklı konular, biyoçeşitlilik ve yeşil koridorlar gibi konuların ön plana alındığı çalışmada idari örgütlenme ve planlama süreci de alt bir başlık olarak açıklanıyor. Planın uyum stratejisi ve eylem planı da etkilenebilirlik bölümündeki ana başlıklar üzerinden ilerliyor. Uyum kapasitesinin çok kabaca değerlendirildiği bir bölüm ile başlayan bu kısım alt hedeflerle devam ediyor ve genel yaklaşımları ortaya koyuyor. Beş ana başlıkta özetlenen iklim değişikliğine uyum ile ilgili temalarda dünyadaki diğer şehirlerin deneyimlerinden yararlanmanın önemine değinilirken, “Bursa bağlamı ile tutarlı” strateji ve eylemlerin geliştirilmesinin elzem olduğu belirtiliyor. Kentsel yeşil kuşak oluşturma, su duyarlı kentsel tasarıma geçiş, aşırı hava olaylarının etkisinin azaltılabilmesi için sünger kent anlayışını benimsemek, sürdürülebilir hareketlilik çözümlerinin geliştirilmesi, yeşil alan dengesi gözetilerek ısı adası etkisinin hafifletilmesini sağlamak, kent merkezinde doğal yapı bileşenlerinin kullanımının bir öncelik haline getirilmesi göze çarpan tedbirlerden… İklim değişikliğine uyum tedbirlerinin sağlayacağı yararlar ve getireceği fırsatlar da çalışmada özetleniyor.
Bursa uyum planının en önemli ve Türkiye’nin yerel iklim değişikliği mücadelesi açısından kritik tespitlerinden birisi ise “tematik strateji planları ile fiziki planların uyumunun sağlanması ve eş zamanlı yürütülmesi” olmuş. İklimin bir kentsel müşterek olarak yerelde sahiplenilmesinin yerelde iklim değişikliği ile mücadelenin ana sacayaklarından birisi olduğunun altı çizilmiş. Tüm bu noktalar, sadece söylem seviyesinde bile çok önemli gelişmelere ve Türkiye’de önceden görülmeyen bazı farkındalıkların serpildiğine işaret ediyor. Yine de temkinli olmakta fayda var, bu çalışmaların genel dış danışman destekleri ile hazırlandığı ve içeriklerin ne denli benimsenip uygulanacağına/uygulandığına dair kapsamlı bir analiz olmadığını belirtelim. Bursa’nın bu konuda öncü bir şehir olduğu gerçeği ise baki…1
Şekil 1. Bursa İli Mevcut Durum Öz Değerlendirme Radar Diyagramı (Kaynak: BUSECAP 2017)
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ilk olarak “Sera Gazı Emisyon Envanteri”ni sonrasında “İklim Senaryoları Raporu” ve “İklim Değişikliği Risk, Fırsat ve Kırılganlıklar Analiz Raporu”nu yayımlayarak uyum konusundaki strateji ve eylemlerini belirlemek noktasında kayda değer ve kapsamlı bir hazırlık yaptı. İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı çerçevesinde hazırlanan raporlardan üçüncüsü olan ve iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı riskleri, fırsatları ve kırılganlıkları analiz eden rapordaki bulgular önemli. İklim değişikliğinin İstanbul’da sıcaklık artışına (yıllık en fazla 4,5 derece) sebep olacağı, kentsel ısı adası kaynaklı sıcaklık artışını 1-2 derece ileriye taşıyacağı, aşırı hava olaylarında artışlara, kuraklık gibi yavaş ve uzun süreli olayların daha da uzamasına sebep olacağı öngörülüyor. Bunun ulaşımda aksamalara yol açabileceğine, su kaynaklarının etkin kullanımının daha zor hale geleceğine, aşırı sıcaklık olaylarındaki artışın yaşlılar, çocuklar ve kalp-damar hastalıkları olanlar için tehdit oluşturacağına, yazları soğutma ihtiyacı ve enerji talebinin artış kaydetmesine, yangın risklerinin artmasına, ekosistemlerde bozulmaya, bakım maliyetlerinin artış kaydedecek olmasına, sigortalanmamış hasarların artacağına, plansız yapılaşmanın olduğu yerlerde yaşayanlar ve ekonomik olarak en alt gruba ait olanların en fazla etkileneceğine işaret ettiği belirlenmiş.
Şekil 2. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği Risk, Fırsat ve Kırılganlıklar Analiz raporuna göre iklim değişikliğinin olası sosyal ve ekonomik etkileri
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Bursa gibi kırılganlıklar ve etkilenebilirlikleri belirlemekle işe başlamış. Ekonomik ve sosyal etkilerin belirtilmesinin ardından belediyenin uyum stratejisinin ve eylemlerin temel prensiplerinin neler olduğu belirtiliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Türkiye’de ilk olarak nitelendirilebilecek ve örnek alınabilecek farklılaşması ise kritik altyapılarda iklim bağlantılı risklere odaklanıyor olması ve sektörel kırılganlıklara özellikle odaklanması. Bu anlayışa göre özetle iklim bağlantılı doğal afetlerin kritik altyapılara verebilecekleri olası zararların ve katlanan etkilerin analiz edilerek bir risk değerlendirmesi yapılması öngörülüyor. Çalışma kapsamında kritik altyapı kavramı ile kastedilen “fonksiyonunu yitirmesi durumunda toplum üzerinde geniş ve domino etkileri olabilecek tesisler, sistemler veya ağlar” olarak tanımlanmış. Bu örnek tüm belediyelerce yaygınlaştırılmalı.
Şekil 3. Kritik altyapılarda risk değerlendirmesi (Kaynak: İBB)
İklim değişikliği, Türkiye’de yerel seçim gündeminin hiçbir dönemde önemli bir parçası olamadı ancak yerel düzeyde, uluslararası ağlar2ve AB destekli projeler üzerinden ve sayesinde34ülke genelinde son yıllarda bir kıpırdanma olduğunu söylemek de mümkün. Bu kıpırdanmaya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın desteği ve koordinasyon çabası da eşlik ediyor. Bu bağlamdaki girişimleri ve emekleri takdir edilmeli. Meteorolojik ve hidrolojik afetlerin artış trendinde olduğu, iklim değişikliğinin bu olayların parametrelerini tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de değiştirdiği açık ve iklim değişikliği ile ilgili tedbirlerin yerel düzeyde de alınması çok elzem. Bursa, İstanbul, Denizli ve Gaziantep gibi örneklerin nitelik ve niceliksel olarak Türkiye genelinde hızla gelişmesi gerekli. Yazı dizimizin ikinci bölümünün sona gelmesi sizleri yanıltmasın, yerelde iklim değişikliği konusuna farklı boyutlarıyla değinmeye devam edeceğiz.
Ülkemize şimdiden hayırlı seçimler.
1) 2014 yılında gerçekleştirilen ve İngiltere Büyükelçiliği Refah Fonu destekli İklim Değişikliğine Uyum Stratejilerinin Geliştirilmesi İçin Kurumsal ve Teknik Kapasitenin Arttırılması projesi Türkiye’de bir ilk sayılabilir.
2) Bu bağlamda Neslihan Kulozu Uzunboy’un Bursa Nilüfer Belediyesi’ni odağına aldığı çalışma incelenebilir: Uzunboy, N. K. (2019). Effect of transnational climate networks on climate experiments: the Nilüfer Municipality, a case from Turkey. Environment, Development and Sustainability, 1-27.
3) YİDEP çalıştayının, AB destekli Düşük Karbonlu Kalkınma için Çözümsel Tabanlı Eylem ve Strateji Geliştirilmesi Teknik Yardım Projesi (Low Carbon Turkey) kapsamındaki kilit paydaşlar için kapasite geliştirilmesi faaliyetlerinden birisinin parçası olacak şekilde gerçekleştirildiğini not düşmekte fayda var.
4) İklim Değişikliği Alanında Ortak Çabaların Desteklenmesi (İklimIN) Projesi, Türkiye’de kamu farkındalığını ve paydaş kapasitesini arttırmak suretiyle Avrupa Birliği iklim politikası ve mevzuatına kademeli olarak uyum sağlanmasını amaçlıyor. Yerelde iklim değişikliği ile mücadeleye ilişkin hemen çoğu proje İklimIN projesi kapsamındaki hibelerce desteklenmekte.