Fransa’da dört STK’nın Fransız devletine karşı açtığı dava tüm dünyada yankı uyandırdı. “Yüzyılın Davası” olarak nitelenen dava hakkında Ekoloji Kolektifi Derneği adına açıklamalarda bulunan avukat Serde Atalay, Türkiye’deki idare hukukunun Fransız idare hukukundan büyük ölçüde etkilendiğini, bu nedenle Fransa davasının açılmasında işletilen hukuki mekanizmaları iyi anlamanın ve analiz etmenin faydalı yorum ve çıktılar sağlayabileceğini belirtiyor.
Fransa’da dört sivil toplum kuruluşu tarafından 18 Aralık’ta hükümete karşı açılan tarihi dava, devleti, yükümlülüğü olmasına rağmen, Fransa’da iklim değişikliğiyle mücadele etmek için somut ve etkin önlemler almamakla suçluyor. Dava, iklim değişikliği tehdidinin karşısında yurttaşların temel haklarının korunmasını amaçlıyor. Notre Affaire à Tous, Fondation pour la Nature et l’Homme, Greenpeace Fransa ve Oxfam Fransa tarafından Fransız Devleti’ne açılan ve “Yüzyılın Davası” olarak nitelenen davada, YouTube kullanıcıları ve bazı Fransız kanaat önderlerinin de desteğiyle, ilk ayın sonunda 2 milyon kişinin desteği ile tarihi bir başarı elde edildi.
Dava hakkında Ekoloji Kolektifi adına İklim Haber’e açıklamalarda bulunan Avukat Serde Atalay, Fransa’daki davanın özellikle Urgenda davasının öncülük ettiği domino etkisinin bir devamı olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Urgenda özellikle emisyon tartışmaları bakımından bir ilkti ve çıkan karar çok büyük önem arz etti. Ayrıca o davayı yürüten ekibin dünyadaki diğer davaları planlama konusunda yaptığı yardımlar da kritik rol oynadı.” Atalay, İrlanda’da bu ay duruşması yapılacak iklim davasının buna bir örnek olduğunu söylerken davaların dayandıkları hukuk sistemlerine göre içeriklerinin değiştiğini eklemeyi unutmuyor. Bunların en genel itibarıyla iklim değişikliğinden sorumluluğu nedeniyle özel şirketlere açılan davalar ve devletlere karşı açılan davalar olarak ayırılabildiğini ifade eden Atalay, “Ancak hem kapsam hem de etki alanı olarak son yıllarda asıl yükselişte olan ve önem arz eden esasen devletlere yönelik davalar, fakat duruma göre şirketlere yönelik davalar da ses getirebiliyor. Örneğin ABD’de petrol şirketleri gibi büyük yatırımcılara yönelik ceza ve tazminat davaları yaygın, özellikle de son dönemde Exxon’a karşı verilen mücadele oldukça gündemde. Dolayısıyla örnekler çeşitli. Kapsama ve etki alanına göre davaları iyi anlamak gerekiyor fakat son dönemdeki motifin genellikle devletlere doğrudan hesap sormaya yönelik olduğu söylenebilir. Bu gerçeğin ise özellikle küresel hüviyet taşıyan iklim sorunu bakımından taşıdığı önem ne kadar vurgulansa az” diyor.
“Yurtdışında Gördüğümüz Örnekler Muadilinde Bir Davadan Pek Söz Edemiyoruz”
Fransa’daki davanın Türkiye için özellikle takip edilmeyi hak eden bir dava olduğunu vurgulayan Atalay, bunun nedenini şu sözlerle açıklıyor: “Bizim idare hukukumuzun Fransız idare hukukundan büyük ölçüde etkilendiğini düşünürsek, Fransa davasının açılmasında işletilen hukuki mekanizmaları iyi anlamak ve analiz etmek faydalı yorum ve çıktılar sağlayabilir.” Türkiye açısından durumun uzun yıllardır stabil olduğunu belirten Atalay, Türkiye’de gerçek anlamda yurtdışında gördüğümüz örnekler muadilinde bir iklim davasından pek söz edilemeyeceğini, genelde yatırımlar özelinde iptal davalarının görüldüğünü söylüyor: “Devletin iklim değişikliği konusundaki ataleti bakımından nasıl bir hukuki mekanizma işletilerek dünyadaki akıma dahil olunabileceği, ciddi hukuki ve teorik tartışmalar gerektiren önemli bir soru. Ancak Türkiye’deki paydaşların bu konuda harekete geçmesi ve bunu yaparken de iklim mücadelesi bakımından stratejik açıdan çok önemli bir zaman diliminde ve coğrafyada olduğunun ayırdında olarak meseleye yaklaşması ve perspektifini genişletmesi önemli. Bir anlamda paradigma değişimine ihtiyaç olduğu dahi söylenebilir. Özellikle, eğer bu küresel mücadelede geri kalmak istemiyorsak, bu konuda sivil topluma büyük rol düştüğü vurgulanmalı. Fransa’daki dava da buna iyi bir örnek mesela. Çünkü yurtdışındaki davalar başta da belirtildiği gibi birbirinden habersiz gündeme gelmiyor, etkin bir işbirliği ile ortaya çıkarak ilerletiliyor ve her bir kazanım bir diğer birlikteliğin önünü açıyor. Bu dokuyu görmek ve örnek almak lazım.”