Küresel Ekonomi ve İklim Komisyonu (Global Commission on the Economy and Climate) tarafından yeni yayımlanan kapsamlı bir rapor, daha temiz ve iklime duyarlı (climate-smart) büyümenin faydalarını önemli oranda azımsadığımızı ortaya koyuyor. Rapora göre cesur iklim eylemleri, baz (BAU) senaryoyla kıyaslandığında 2030 yılına kadar en az 26 trilyon dolarlık ekonomik fayda sağlayabilir.
Küresel Ekonomi ve İklim Komisyonu’nun (Global Commission on the Economy and Climate)’ın “Unlocking the Inclusive Growth Story of the 21st Century” (21. Yüzyılın Kapsayıcı Büyüme Hikayesini Önünü Açmak) ismiyle yayımladığı yeni rapor kamu ve özel sektördeki ekonomi ve finans liderlerini harekete geçirmeyi amaçlıyor.
Rapora göre, son 10 yılda, teknolojide ve piyasalarda yaşanan büyük ilerlemeler yeni bir iklim ekonomisine geçişin başını çekti. Bu geçişin istihdam, ekonomik tasarruflar, rekabet ve pazar fırsatları ve küresel refah açısından somut faydaları olduğu raporda ortaya konuluyor. Bu değişim tüm dünyada çok sayıda şehir, hükümet, şirket, yatırımcılar ve diğer aktörlerin katılımıyla ivme kazanıyor olsa da, henüz hala yeterince hızlı değil.
Nijerya eski Maliye Bakanı ve Küresel Komisyon Eş Başkanı Ngozi Okonjo-Iweala konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Şu anda eşsiz bir “kullan ya da kaybet” anındayız. Politika yapıcılar ayaklarını frenden çekmeli, yeni büyüme hikayesinin zamanının geldiğinin ve beraberinde ekonomide ve piyasada heyecan verici fırsatlar getirdiğinin sinyalini net olarak vermelidir. Şu anda kararlı davranırsak, karşımızda 26 trilyon dolar ve daha sürdürülebilir bir gezegen fırsatı var” diyor.
Rapor, bugün (05.09.2018) New York Birleşmiş Milletler’de (BM) gerçekleştirilen tanıtımla BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e sunuldu. Rapor, San Francisco’da yapılacak Küresel İklim Eylemi Zirvesi’nden bir hafta önce yayınlandı.
Unilever CEO’su ve Küresel Komisyon Eş Başkanı Paul Polman ise “Ülke, bölge, şehir, şirket, yatırımcı ve vatandaşların başını çektiği ivme artık durdurulamaz zira iklim değişikliğine karşı cesur adımlar atanlar şimdiden somut faydalarını görüyor. Ancak, bu yeni düşük karbonlu büyüme yaklaşımının tüm ekonomik faydalarının önünü açmak ve iklim değişikliğini engellemek istiyorsak hem kamu hem de özel sektör içinden ekonomi ve finans liderlerinin daha da fazlasını gerçekleştirmeleri ve bunu hızla yapmaları gerekiyor” diyor.
Rapor; enerji, şehirler, gıda ve toprak kullanımı, su ve sanayi olmak üzere beş başlıca ekonomik sistemdeki fırsatlara vurgu yapıyor ve bu sistemleri kapsayan iddialı eylemlerin baz senaryoyla (BAU) karşılaştırıldığında, net ekonomik faydalar sağlayabileceğini ve 2030 yılına kadar;
- 65 milyonun (Birleşik Krallık ve Mısır’ın toplam istihdamı) üzerinde düşük karbonlu yeni iş imkanı yaratabileceğini,
- hava kirliliğine bağlı 700.000 erken ölümü engelleyebileceğini,
- sadece teşvik reformu ve karbon ücretlendirmeyle, diğer kamu öncelliklerine yatırım yapmak için ya da çarpık vergi sistemini düzeltmekte kullanılabilecek ve bugünün Hindistan GSYİH’sına denk gelen 2,8 trilyon dolar değerinde kamu geliri üretebileceğini ortaya koyuyor.
London School of Economics, Ekonomi Profesörü ve Küresel Komisyon Eş Başkanı Lord Nicholas Stern ise “Bu yeni büyüme hikayesinin çok güçlü dinamikler içerdiğini artık görebiliyoruz: Yenilikçilik, yaparak öğrenmek ve ölçek ekonomileri. Daha da ötesi, bu yeni büyüme hikayesi bize hareket edebileceğimiz, nefes alabileceğimiz ve üretken olabileceğimiz, temiz ve verimli altyapısının yanında sık ve aşırı iklim olaylarının etkilerini kaldırabilen şehirler ve daha verimli, güçlü ve dayanıklı ekosistemler sunuyor. Mevcut ekonomik modeller hem güçlü dinamikleri hem de yeni teknoloji ve yapıların etkilerini göz ardı ediyor. Dolayısıyla, bu yeni büyüme hikayesinin faydalarını epeyce azımsadığımızı biliyoruz. Ayrıca, iklim değişikliği risklerinin muazzam büyüklükte olduğu ve geri dönülmezlik noktasına hızla yaklaştığımız artık her zamankinden daha açık ve net” diyor.
Küresel Komisyon; hükümetler, iş ve finans dünyası liderlerine önümüzdeki 2-3 yıl içinde aşağıda belirtilen dört cephede eyleme geçilmesini önceliklendirilmesi gerektiğini vurguluyor:
- Karbon ücretlendirme çabalarını hızlandırmak ve zorunlu iklim ilişkili finansal risk beyanına geçilmesi;
- Sürdürülebilir altyapı yatırımlarının hızlandırılması;
- Özel sektörün gücünü dizginlemek ve yenilikçiliğinin önünü açmak;
- Kazanımları eşitçe bölüşen ve geçişin adil olmasını temin eden insan odaklı bir yaklaşım inşa edilmesi.