;
Bilim

Akdeniz’de Karasallaşma Artıyor

akdeniz

Yaz sıcaklıklarının, kış sıcaklıklarından daha hızlı arttığı Akdeniz, daha karasal bir iklime doğru ilerliyor. Küresel ortalamadan %25 daha hızlı ısınması beklenen Akdeniz Bölgesi’ndeki yaz sıcaklıklarının ise küresel ortalamadan %40 daha hızlı artacağı öngörülüyor. Yaz ve kış mevsimlerindeki sıcaklık artışları arasında beklenen bu fark, bölgede giderek daha karasal bir iklimin etkili olacağına işaret ediyor. Tarım, su kaynakları ve turizm üzerinde olumsuz etkiler yaratabilecek bu duruma karşı, kapsamlı uyum politikalarının hayata geçirilmesi gerekiyor. 

YAZI: Doç. Dr. Doğukan Doğu Yavaşlı

1950’den 2023’e Akdeniz Bölgesi’nin iklim dinamiklerini inceleyen yeni bir çalışma, bölgede karasallaşmanın arttığına işaret ediyor. Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nden Doç. Dr. Doğukan Doğu Yavaşlı ve Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ecmel Erlat’ın yeni yayınladığı makaleye göre bu artışın temel nedeni, özellikle Batı Akdeniz’deki yaz sıcaklıklarının, kış sıcaklıklarına göre daha hızlı yükselmesi.

Karasallaşmanın artması; yaz aylarında daha yoğun ve uzun süreli sıcak hava dalgalarına, kuraklığa ve su kaynakları üzerinde baskıya neden olabilecek bir değişim. Türkiye’de Batı Anadolu’da – örneğin Aydın, Muğla, Denizli, Manisa ve Uşak gibi bölgelerde – gözlenen bu durumun, bölgenin su kaynaklarının yanı sıra, tarım ve turizm faaliyetleri üzerinde de olumsuz sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekiliyor.

Özellikle Batı Anadolu’da Karasallık Artıyor

Yayımlanan çalışmanın bulguları; özellikle İber Yarımadası’nın iç kesimlerinde, Tunus’ta ve İtalya ile Fransa’nın bazı bölümlerinde, kış ve yaz mevsimleri arasındaki sıcaklık farkının son 70 yılda anlamlı şekilde yükseldiğini gösteriyor. Batı Akdeniz’de, örneğin İspanya’nın iç bölgelerinde, yaz sıcaklıkları kışa göre daha hızlı yükseldiğinden, mevsimler arası fark büyüyor. Böylelikle bölge, daha ‘‘karasal’’ bir iklime yaklaşıyor.

Öte yandan, Balkanlar’ın doğusunda ve Doğu Akdeniz’in bazı kesimlerinde ise kış sıcaklıkları, yaz sıcaklıklarına oranla biraz daha hızlı artıyor. Yaz ve kış sıcaklıklarının neredeyse eşit oranda ısındığı bu bölgelerde, karasallaşmada hafif bir azalma olduğu anlaşılıyor.

Sonuçlar Türkiye özelinde incelendiğinde, karasallaşmanın Batı Anadolu’da arttığı görülüyor. Türkiye’nin kuzeydoğusunda – örneğin Tokat, Çorum ve Karabük gibi illerde – ise kışların daha hızlı ısınması, yıllık sıcaklık farkını daraltıyor ve iklimi daha ılıman hale getiriyor.

İklim Değişikliği Mevsimsel Sıcaklık Farklarını da Etkiliyor

Araştırma, iklim değişikliğinin Akdeniz Bölgesi’nde sadece ortalama sıcaklıkları değil, aynı zamanda mevsimsel sıcaklık farklarını da etkilediğini göstermesi açısından önemli. Nitekim bu durum; bölgedeki ekosistemleri, tarımı ve insan sağlığını olumsuz etkileme riski taşıyor.

Küresel iklim modelleri, Akdeniz’in, küresel ortalamanın üzerinde ısınacağını öngörüyor. Bu ısınmanın, özellikle yaz mevsiminde daha da yüksek olacağı hesaplanıyor. Bu tahminler, uzun vadede karasallaşmada daha belirgin artışlar beklenebileceğine işaret ediyor.

Doğu Akdeniz’de ise daha karmaşık bir durum söz konusu. Deniz suyu yüzey sıcaklıkları ve dağ engelleri gibi coğrafi faktörler, bu bölgede kışların da ılımanlaşmasına sebep olabilir.

Tarımı Korumak için Uyum Politikaları Şart

Karasallaşma derecesi; bölgedeki tarım, ekosistemler ve su kaynakları açısından kritik önem taşıyor. Karasallaşmanın artmasıyla birlikte; bölgede sıcak hava dalgalarının sıklığı ve şiddeti artabilir, yaz aylarında şiddetli kuraklık riski yükselebilir ve su kaynakları üzerinde baskı oluşabilir. Kış yağışlarının rejimi değişebilir.

Mevsimler arası sıcaklık farklarının artması, tarımı olumsuz etkileyebilir. Yüksek yaz sıcaklıklarının, belirli ürünlerde stres yaratması söz konusu olabilir. Öte yandan ılık geçen kış dönemleri ise, bazı zararlıların veya hastalıkların kışlamasını kolaylaştırabilir.

Uyum politikaları ise hem mevcut sıcaklık artışlarının hem de gelecekte öngörülen ısınmanın, bunlar gibi olası zararlarını azaltmada kritik rol oynuyor. Örneğin tarım alanında, kuraklığa daha dayanıklı tür ve çeşitlere geçilmesi, damla veya basınçlı sulama gibi su tasarrufu sağlayan yöntemlerin yaygınlaştırılması önem taşıyor. Hasat zamanlarının, değişen iklim koşullarına göre planlanması da, öne çıkan uyum politikaları arasında. Bu önlemler, karasallaşma eğilimleri nedeniyle yaz-kış sıcaklık farkının daha da artabileceği bölgelerde, hem artan kuraklık stresini hem de ısı dalgalarının etkilerini hafifletmeye yardımcı olabilir. 

Turizm de Olumsuz Etkilenebilir

Karasallaşmadaki artışın turizm sektörü için de önemli sonuçlar doğuracağı söylenebilir. Sıcak yazlar, ilk bakışta sahil turizmi için cazip duyulsa da, şiddetli kuraklık ve bunun doğuracağı su kısıtları, uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurabilir. 

Turizm sektörü için bir diğer önemli risk faktörü ise, hem daha sık hem de daha şiddetli gerçekleşeceği tahmin edilen sıcak hava dalgaları. Son yıllarda İspanya örneğinde de görüldüğü gibi, özellikle deniz turizminin yoğun olduğu bölgelerde artan sıcaklıklar ve sıcak hava dalgaları, bu yerleri daha az yaşanabilir hale getiriyor ve turistik cazibesini azaltıyor. 

Doğru Planlama ve Yatırımlar, İklime Dirençli bir Kalkınma Yolu Çizebilir

Uyum önlemleri arasında su kaynaklarının daha verimli kullanılması, sıcaklığa dayanıklı tarım ürünlerinin geliştirilmesi, erken uyarı sistemlerinin kurulması ve kentsel alanlarda yeşil alanların artırılması gibi uygulamalar yer alabilir. 

Kent planlamasında parklar ve su göletleri gibi yeşil ve mavi altyapının artırılması, binaların yalıtım seviyelerinin yükseltilmesi önem taşıyor. Ayrıca yeşil çatılar veya geçirgen asfalt gibi, kentsel ısı adası etkisini azaltacak yenilikçi çözümler, önemli uyum stratejileri arasında yer alıyor. 

Avrupa Birliği ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletleri’nin kuraklığa eğilimli bölgelerinde yapılan araştırmalar, bu tür bütünleşik planlama ve altyapı yatırımlarının su tüketimini, enerji masraflarını ve aşırı sıcakların sağlık üzerindeki etkilerini azalttığını ve iklim değişikliğine dirençli bir kalkınma yolu çizebileceğini ortaya koyuyor. 

Tüm bu bulgular, Akdeniz Havzası’nın iklim değişikliği karşısında ne derece hassas olduğunu bir kez daha gösterir nitelikte. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için seragazı emisyonlarının düşürülmesi ve iklim değişikliğine uyum stratejilerinin geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Ayrıca, benzer zorluklarla karşı karşıya olan Akdeniz ülkelerinin, iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum konusunda işbirliği yapması gerekiyor.