TSKB’nin “Karbondan Krediye: Onarıcı Tarım ve Karbon Kredileri” başlıklı yeni raporun odağında, toprak ve toprağın korunabilmesi için onarıcı tarım pratikleri ile birlikte bu pratiklerden elde edilebilecek karbon kredileri ele alınıyor. Raporda, onarıcı tarım ve karbon kredilerinin deprem bölgesinin toparlanmasında oynayabileceği role de işaret ediliyor.
Afet konusunu 2024-2026 araştırma ajandasına dahil eden TSKB Ekonomik Araştırmalar’ın Karbondan Krediye: Onarıcı Tarım ve Karbon Kredileri başlıklı yeni raporunda, sunduğu kritik ekosistem hizmetleriyle gıda üretimi, su arzı ve kalitesi ile biyoçeşitlilik gibi pek çok alanda katkı veren toprağın, yaygın tarım pratiklerinden olumsuz etkilendiğine yer veriliyor. Onarıcı tarım pratiklerinin toprağı sağlığına kavuştururken, diğer yandan toprağın depoladığı karbon miktarını artırarak ekosistem kriziyle mücadeleye katkı sağladığı belirtiliyor. Bu pratiklerle depolanan karbonun, karbon kredilerine dönüştürülerek çiftçilere ilave gelir alanı yaratabileceği de paylaşılıyor.
Raporda, tüm dünyada yükselişe geçen “kaliteli karbon kredisi” arayışında, onarıcı tarım uygulamalarının karbon depolama kabiliyeti ve diğer eşanlı-faydalarıyla öne çıkabileceği aktarılıyor. Onarıcı tarım uygulamaları, hava ve su filtrasyonu, gıda güvencesi, tersine göç, sosyal sermayenin güçlenmesi gibi pek çok eşanlı-fayda yaratıyor.
Türkiye için Uygulamaya Yönelik Bir Yapı Önerisi
Çalışmada, Türkiye için de uygulamaya yönelik bir yapı öneriliyor. Kredilerin alıcıları tarafında gerekli yapının bir aracı firma veya tedarik zincirinde tarım üreticileri olan sanayi firmalarının yanı sıra Çok Taraflı Kalkınma Bankaları (ÇTKB) üzerinden de kurgulanabileceğine dikkat çekiliyor.
Rapor, Türkiye’de bu onarıcı tarım uygulamalarının hayata geçirilmesinde önceliklendirilmesi gereken bölge olarak, deprem bölgesini öne çıkarıyor. Bu sayede bölgenin toparlanması ve yeniden yapılandırılması sürecinin de desteklenebileceği belirtiliyor.
Raporda öne çıkan diğer satır başları şöyle sıralanıyor:
- Toprağın sağladığı ekosistem hizmetlerinin ekonomik değeri 2017 yılında yayımlanan bir çalışmaya göre 11,38 trilyon dolar olarak tahmin ediliyor. Bu aynı referans dönemi için dünya GSYH’nın yaklaşık %14’üne denk geliyor ve toprağın ekosistem hizmetleri ile ne denli önemli bir ekonomik katkı yarattığını gözler önüne seriyor.
- Toprağın maruz kaldığı tahribatın itici faktörleri arasında ormansızlaşma, toprağa zarar veren tarımsal uygulamalar ile artan nüfus ve şehirleşme gibi faktörler öne çıkıyor.
- Türkiye’de tarım arazilerinin %59’u, meraların %64’ü ve ormanların ise %54’ü erozyona maruz kalıyor. Toprağın verimli üst tabakalarının erozyon ile kaybedilmesi Toprak Organik Maddesi kaybına ve toprak verimliliğinde düşüşe yol açıyor.
- Günümüzde Türkiye’de toprakların çölleşmeye karşı %18’i zayıf, %50,9’u orta ve %22,5’i ise yüksek hassasiyet grubunda değerlendiriliyor.
- Yenilenebilir enerji projelerinin karbon kredilerindeki payı da %41,5’ten %25,8’e geriledi.
- Tarımsal projeler, karbon kredileri piyasasında diğer sektörlere göre olumlu bir ayrışma gösteriyor. Tarımsal proje kaynaklı karbon kredileri 2020-2023 döneminde yıllık ortalama %118,5 artışla yükselişe geçti.
- Bir çalışmaya göre karbon tarımıyla üretilebilecek kredilerin büyüklüğü, 2050 yılında 13,7 milyar dolar seviyesine ulaşabilir.