;
Politika

İklim Finansmanında Enflasyon Hesaba Katılmadı

iklim finansmanı

Uzmanlar, COP29’da yoksul ülkelere yönelik 2035’e kadar yıllık 300 milyar dolarlık iklim finansmanı sağlamak üzere varılan anlaşmanın daha önceki yardımlara göre 3 katına çıktığı iddiasını yalanlıyor. Ekonomistler anlaşmada enflasyon hesabının yapılmadığını ve zaten yetersiz miktarın yıllar içinde eriyeceğine özellikle dikkat çekiyor… 

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de çıkmaza giren iklim finansmanı görüşmeleri, Pazar sabahı erken saatlerde, müzakerecilerin 2035 yılına kadar her yıl 300 milyar dolar toplama sözü verdiği bir anlaşmaya varmasıyla çözüme kavuşturuldu. Bu miktar kağıt üzerinde 2020 yılına kadar yıllık 100 milyar dolar olan önceki iklim finansmanı hedefinin üç katına çıkması anlamına geliyor.

Ancak metin, enflasyondan bahsetmiyor ve hedefin temelini oluşturan önde gelen ekonomistlerin önemli bir önerisini atlıyor. Enflasyonu hesaba katmamak, dünyanın en yoksul ülkelerinin ihtiyaçları için zaten yetersiz buldukları bir miktarın, zaman içinde değer kaybedeceği için daha da düşük olacağı anlamına geliyor. Taahhüt edilen paranın, 2035 yılına kadar ortalama ABD enflasyonu oranının bugünkü haliyle devam etmesi halinde, yaklaşık %20 değer kaybetmesi bekleniyor. Eğer faiz oranları daha yüksek olursa, bu değer kaybı daha da fazla olabileceği öngörülüyor.

“Yardım Bardağı” Bomboş Kaldı Eleştirisi Yapıldı

2020 yılına kadar olan 100 milyar dolarlık hedef, 2009 yılında belirlenmişti ve enflasyon ayarlamaları içermiyordu. Eğer enflasyon dikkate alınmış olsaydı, bu hedef bugünkü parayla 145 milyar dolara çıkaktı. 2020’yi baz alarak 100 milyar hedefini ele alırsak da, son yıllardaki yüksek enflasyon oranları nedeniyle, mevcut katkıların karşılık gelen değeri yakalayabilmesi için yaklaşık 120,5 milyar dolar olması gerekiyordu.

100 milyar dolarlık hedef zamanla daha ulaşılabilir hale gelse de, bağışçı ülkeler bu hedefi ancak 2022’de, yani hedeflenen tarihten ancak iki yıl sonra karşılayabildi.

COP29’un ilk haftasında, Nicholas Stern gibi önde gelen ekonomistler, gelişmiş ülkelerin 2030 yılına kadar her yıl en az 300 milyar dolar sağlaması, 2035 yılına kadar ise yıllık 390 milyar dolar taahhüt etmeleri gerektiğini ifade etmişlerdi. Ancak bu miktarın 2022 dolar değeriyle hesaplandığını ve güncellenmeleri gerektiğini de dikkat çekmişlerdi.

BM’nin bağımsız yüksek düzeyde iklim finansmanı uzmanlar grubunun yürütme sekreteri ve çalışmanın ortak yazarı Amar Bhattacharya “Hedefler zaman içinde enflasyona göre ayarlanmalı” demişti.

Bu rakamlar geleceğe doğru aynı tarihsel enflasyon oranını kullanarak projekte edildiğinde, 2030 yılına kadar olan 300 milyar dolarlık hedef, 368 milyar dolara; 2035 yılına kadar olan 390 milyar dolarlık hedefin ise, Paris İklim Anlaşması’na uyum sağlanabilmesi için 538 milyar dolara çıkması gerektiği görülüyor.

Gelişmekte olan ülkeler ve ekonomistler, COP29 müzakerelerinde bu teknik sorunun sonuçları konusunda endişelerini dile getirdi. Chicago Üniversitesi Ekonomi Profesörü Michael Greenstone, 300 milyar dolarlık hedefi “içine birkaç damla su eklenmiş bir bira bardağına benzeterek, “Bu durum temel ekonominin ve adaletin konusudur. İnsanlar zarar verdikleri kişilere tazminat ödemeli. Bu yüzden COP29’un vaatlerinde enflasyon ayarlamasının olmaması sadece birkaç damla eksiltir. Ama gerçek hikaye, bardağın ne kadar boş olduğu” dedi.

Gerekli Finansmanın Yalnızca %12’sinden Biraz Fazla

Columbia Üniversitesi Sürdürülebilir Yatırım Merkezi Direktörü Lisa Sachs da kabul edilen 300 milyar dolarlık hedefin ciddi şekilde hatalı olduğunu söyleyerek ekledi:

“Uyumsuz bir süreç, uyumsuz bir taahhüt doğurdu. Bu miktar, gelişmekte olan ülkeler için gerekli finansmanın sadece küçük bir kısmını oluşturuyor. Özel finansmanın dahil olduğu taahhüt edilen yıllık 300 milyar dolar, gelişmekte olan ülkeler için tahmin edilen finansman ihtiyaçlarının %12’sinden biraz fazlası. Üstelik bu miktara enflasyon hesaba bile katılmadan ulaşılıyor.” Ekonomistlerin önerileri, coğrafyaya göre, azaltma, uyum ve kayıp ile zararla ilgili yatırım ihtiyaçları üzerine düşünceli bir analiz temelinde yapılmıştı. Ama gelişmiş ülkelerin COP’taki taahhüdü, sadece rakamlar üzerine yapılan bir karşıtlığa dayandırıldı. Anlaşmayı özel yatırım ihtiyaçlarına, maliyet hesaplamalarına ya da yatırım ihtiyaçlarının nasıl finanse edileceğine dair hiçbir çaba harcanmadan gerçekleştirdiler.

Londra Ekonomi’da toplumsal cinsiyet ve kalkınma profesörü olan sosyal ekonomist Naila Kabeer da, Pazar günü yapılan anlaşmanın, finansmanın kalitesi ve erişilebilirliği konusundaki önerileri içermediğini belirtti: “Hayal kırıklığı yaratan sadece finansal eksiklik değil. Gelişmekte olan ülkeler için çok büyük önem arz eden erişilebilirlik gibi kalite göstergelerinin eksikliği de ayrıca büyük bir sorun. Kamu finansmanının rolü minimize edilmiş durumda. Bu nedenle artık özel sektöre, hangi gelişmekte olan ülkenin piyasa dostu bir ortam sunduğunu belirleme sorumluluğu verilmiş. Bu da, ne doğru türde yatırımlar, ne de bu yatırımların uygun fiyatlarla yapılması anlamını taşıyor.”