;
Politika

STK’lardan Türkiye’nin İklim Eylemine Yönelik İş Birliği Çağrısı

COP29
FOTO: UNFCCC /Flickr

Türkiye’nin önde gelen STK’ları, 11 Kasım’da Azerbaycan’da başlayan ve 22 Kasım’a kadar devam edecek COP29’a yönelik olarak önemli iş birliği çağrısında bulundu.

Türkiye Kurumsal Sorumluluk Derneği’nin öncülük ettiği bu çağrıda, Türkiye’nin yeşil dönüşümü için iş birliklerinin ve şeffaf iletişimin gücüne vurgu yapıldı.

Ekim ayında COP29 İklim Zirvesi önceliklerini değerlendirmek için Bahçeşehir Üniversitesi ve CIFAL İstanbul, UNITAR ev sahipliğinde bir araya gelen STK’lar, ilgili uzmanlar ve akademisyenler, Türkiye’nin iklim hedeflerine ulaşmasının, kapsayıcı ve şeffaf bir yaklaşımla, çeşitli perspektiflere ve ortak sorumluluğa değer verilerek mümkün olacağı konusunda hemfikir.

Toplantıda Avrupa İklim ve Eylem Ağı İklim ve Enerji politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz ile EkoIQ Genel Yayın Direktörü Barış Doğru, COP28 ve Türkiye’nin iklim politikalarına dair kapsamlı bir değerlendirme sundu.

Toplantıdaki paydaşlar tarafından COP29 başlarken, Paris Anlaşması hedeflerine ulaşılabilmesi için ülkelerin Ulusal Katkı Beyanları’nın daha iddialı hale gelmesi ve bu kapsamda Türkiye’nin 2053 karbon nötr olma hedefi ve enerji üretiminde fosil yakıtların kullanımının kademeli olarak azaltılmasıyla ilgili yol haritalarının daha gerçekçi ve ulaşılabilir olabileceği vurgulandı.

Ayrıca yenilenebilir enerji kapasite ve yatırımları açısından Türkiye’nin iyi bir noktada olduğuna değinilen toplantıda; Türkiye’nin COP toplantıları ve zirvelerinde iş birliği yapabileceği bölge ve ülkelerle birlikte hareket edebileceği, “Küresel Yenilenebilirler ve Enerji Verimliliği Taahhüdü” gibi girişimlere katılarak uygulamalarını hızlandırabileceği değerlendirildi.

Toplantıdan çıkan önemli sonuçlardan bir diğeri ise, tüm paydaşlar arasında sürekli diyalog ve bilgi paylaşımını teşvik edecek platformların kurulması yönündeki çağrı oldu. Sivil toplum temsilcileri, düzenli iletişim kanallarının oluşturulmasının karşılıklı anlayışı artırabileceğini ve Türkiye’nin STK, akademik çevre ve diğer paydaşların farklı uzmanlık alanlarından daha etkin yararlanmasını ve cesur ancak uygulanabilir hedefleri birlikte belirlemenin mümkün olabileceği ele alındı.