Yeni bir analize göre, BM anlaşması kapsamında ekosistemlerin yok olmasını durdurmak üzere plan sunması gereken ülkelerin %80’inden fazlası başarısız oldu. Son tarih yaklaşırken, 195 ülkeden yalnızca 25’i bu hedefe yönelik bir plan geliştirip taahhütte bulunabildi.
Yaklaşık iki yıl önce, dünya, doğa için kara ve denizlerin %30’unu koruma, çevreye zarar veren sübvansiyonları yeniden düzenleme ve pestisit kullanımını azaltma hedeflerini içeren bir anlaşmayı Kanada’nın Montreal kentinde imzaladı. Ülkeler, bu anlaşmayı yerine getirecek planlarını bu ay Kolombiya’nın Cali kentinde başlayacak olan “Biyolojik Çeşitlilik COP16” toplantısından önce sunma sözü verdi.
Ancak sadece 25 ülke taahhütte bulunabilirken, geriye kalan 170 ülke ise son tarihe kadar herhangi bir cevap veremedi. Böylece ülkeler, BM biyolojik çeşitlilik anlaşmaları tarihindeki tek bir hedefi bile karşılamayı başaramadı.
İklim değişikliği, enerji ve çevre konularında araştırmalar ve analizler sunan bir İngiliz medya kuruluşu olan Carbon Brief ve Guardian’in beraber yaptıkları analiz de, dünyanın en önemli ekosistemlerinden bazılarının Ulusal Biyoçeşitlilik Stratejileri ve Eylem Planları (NBSAP’lar) ile kapsanmadığını ortaya koyuyor.
Biyoçeşitliliği En Zengin 17 Ülkeden Yalnızca 5’i Eylem Planı Geliştirdi
Analize göre, Dünya’nın sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin yaklaşık %70’ini barındıran 17 ülkeden yalnızca beşi, Avustralya, Çin, Endonezya, Malezya ve Meksika NBSAP üretebildi. Surinam, bir plan sunan tek Amazon yağmur ormanı ülkesi olurken, son tarih itibarıyla Kongo havzasındaki hiçbir ülke NBSAP üretmedi. Kanada, İtalya, Fransa ve Japonya ise son tarihi karşılayan G7 ülkeleri arasındaydı. Birleşik Krallık, BM biyolojik çeşitlilik anlaşmasına teknik bir belge sundu, ancak hükümet değişikliğini gerekçe göstererek planını 2025’in başına kadar yayımlaması beklenmiyor.
Washington merkezli bir düşünce kuruluşu olan Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (World Resources Institute –WRI) Gıda, Arazi ve Su Programı’nın küresel direktörü Crystal Davis, doğanın içinde bulunduğu krize dikkat çekerek, “Bu kriz büyük ölçüde insanlığın arazi ve okyanus kullanımından kaynaklanıyor. COP16’da, tüm ülkelerin bu tarihi küresel anlaşmayı doğayı koruma ve onarma eylemine dönüştürmek için harekete geçme zamanı geldi” dedi.
Öte yandan zirveye ev sahipliği yapan Kolombiya da son tarihi karşılayamadı, ancak toplantı sırasında planını sunacağını belirtti. Son tarihi karşılayamayan Brezilya, yüzyılın ortasına kadar sürecek bir plan hazırladığını ve gerçekleştirmeye çalıştığı şeyin ölçeği nedeniyle geciktiğini bildirdi. Diğer ülkelerin COP16’da NBSAP’larını sunması beklenirken, BM, kaç tanesinin açıklanacağının belirsiz olduğunu açıkladı.
Yıl Sonuna Kadar Daha Fazla Planın Açıklanması Bekleniyor
BM Biyoçeşitlilik Şefi Astrid Schomaker da, daha fazla sayıda NBSAP olmasının kesinlikle daha iyi olacağını belirtti ve şunları söyledi:
“COP16’da daha fazlasının açıklanmasını bekliyoruz. Örneğin Hindistan gibi büyük ülkelerin de bakanlıkları düzeyinde açıklama yapacaklarını ve buna büyük bir önem vereceklerini düşünüyoruz. Yıl sonuna kadar, çok sayıda açıklama bekliyoruz. Geç kalındığında, ülkelerin önce finansman sağlaması gerektiğini anlıyoruz. Bu çoğu zaman, toplumun tamamını kapsayan bir yaklaşım benimsemeye çalıştıkları için oluyor. Bu da zaman alıyor.”
Brezilya Çevre Bakanlığı’nda biyoçeşitlilik koruma direktörü olan Braulio Dias, NBSAP sürecinden sorumlu olarak, ülkesinin 2025’in başlarında bir plan yayınlamasını beklediğini ifade ederek, “2050’ye kadar uzanan yeni bir NBSAP üzerinde çalışıyoruz. Brezilya, en büyük biyoçeşitlilik payına sahip olan büyük bir ülke ve karmaşık bir yönetim yapısına sahip büyük bir nüfusa sahip” dedi.
Hindistan’ın ulusal biyoçeşitlilik planını gözden geçirmekle görevli çalışma grubunun başkanı Dr. V Rajagopalan da Carbon Brief’e verdiği demeçte, küresel doğa anlaşmasının hedeflerinin yerel bağlamlara uyarlanması gerektiğini belirtti ve ekledi:
“Bizim durumumuz Batı’dan farklı. Orada yapılabilenler burada yapılamaz. Örneğin, tarımsal durumumuz ve gıda güvenliği gereksinimlerimiz nedeniyle sübvansiyonlar bizim için bir zorluk, benzer şekilde pestisitler de öyle. Ama tüm bunlara rağmen, hedeflerimizi oldukça iddialı tuttuk.”