Artan küresel sıcaklıklar, doğal değişkenlik sınırları dışındaki aşırı hava olaylarının sıklığını ve yoğunluğunu etkiliyor. Aşırı hava olaylarının yoğunlaşmasının tek nedeni olmasa da, iklim değişikliği üzerinde fosil yakıt kaynaklı etki olmasaydı, sıcak hava dalgaları, kuraklıklar ve seller gibi son olaylar aynı sıklık ve yoğunlukta gerçekleşmezdi.
Yapılan çalışmalar, insan kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle sıcak hava dalgalarının artık daha güçlü ve daha olası olduğunu doğruluyor. Çalışmalar ayrıca iklim değişikliğinin, etkilenen bölgelerdeki insanlara ve mahsullere özellikle zarar veren eş zamanlı sıcak hava dalgaları ve seller de dahil olmak üzere bileşik olayların meydana gelmesine neden olduğunu gösteriyor.
İklim değişikliğine, enerjiyi emen, uzaya ısı kaybını yavaşlatan ve atmosferde ısıyı hapseden bir örtü görevi gören seragazlarının salımı neden oluyor. İnsan kaynaklı seragazı emisyonları fosil yakıtların (kömür, petrol ve doğal gaz) yakılması, ormansızlaşma ve tarım yoluyla atmosfere salınıyor.
Fosil yakıtlar , sanayi devriminden bu yana küresel karbondioksit emisyonlarının yaklaşık %69’unu oluşturuyor. Bunun %80’i Karbon Majörlerinin çıktısıdır.
2018 yılında araştırmacılar, yakıtların çevresel etkilerinin endüstri liderleri tarafından bilindiğinin belgelendiği 1965 yılından bu yana sadece 20 fosil yakıt şirketinin küresel karbondioksit (CO2) ve metan emisyonlarının üçte birinden (480 milyar ton CO2 eşdeğeri) sorumlu olduğunu bildiriyor.
Fosil yakıtların yakılmasını durdurmaya yönelik önemli çabalar gösterilmediği takdirde, Paris Anlaşması’nın hedefi olan 1,5 santigrat dereceyi aşma riskiyle karşı karşıya kalacağız ki bu da yeryüzü sistemlerinin iklimde büyük ve genellikle geri döndürülemez değişikliklere yol açacak bir iklim devrilme noktasına ulaşma ihtimalini artıracak. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) 2023 üretim açığı raporu, 2030 yılında ısınmanın 1,5 santigrat derece ile sınırlandırılmasıyla tutarlı olacak fosil yakıt üretim miktarının iki katından fazlasının planlandığını ortaya koyuyor.
Giderek ısınan bir dünyanın ve beraberinde gelen aşırı hava olaylarının etkileri küresel olarak yaşanıyor, ancak özellikle düşük gelirli ülkeler için daha ağır. Araştırmalar, “küresel ısınmanın büyük olasılıkla küresel ekonomik eşitsizliği daha da kötüleştirdiğini” ortaya koyuyor. Tropikal ülkelerde kişi başına düşen GSYİH, iklim değişikliğinin olmadığı bir dünyaya kıyasla 1960’lardan bu yana dörtte bir oranında düştü. Küresel olarak, sıcaklıkta 1 santigrat derecelik bir artış GSYH‘ de %12’lik bir düşüşe yol açabilir.
Kirleten Ödesin!
Kirleten öder ilkesi, negatif dışsallıkların sorumluluğunu emisyon yapanlara, yani ürünleri sera gazı yayan fosil yakıt şirketlerine yükleyen ve yaygın olarak kabul gören bir uygulama. Bu ilke farklı yaklaşımlarla uygulanabilir. Bu yaklaşımlardan biri, karbon vergisi veya emisyon ticareti sistemi gibi politika araçlarıyla desteklenen bir “karbon fiyatı”. Diğer yaklaşımlar arasında aşırı karlar üzerinden alınan vergileri ve kayıp ve zarar maliyetlerini karşılamak için yasal olarak zorunlu ödemeler yer alabilir.
Karbonun sosyal maliyetine (tahmini ton başına 185 ABD doları kullanılarak) dayanarak, iklim bilimi ve politikası düşünce kuruluşu Climate Analytics, “en kirli düzine” Karbon Majörlerinin, 21 trilyon ABD doları kar elde ettikleri 1985-2018 yılları arasındaki üretim için yaklaşık 15 trilyon ABD doları ekonomik zarardan sorumlu olduğunu tespit etti.
Fosil yakıt şirketlerinin karları o kadar yüksek ki, Aramco, ExxonMobil ve Shell de dahil olmak üzere en büyük yedi karbon devinin 2022 yılındaki kazançları, 260 milyar ABD dolarına karşılık 497 milyar ABD doları ile o yıl için hesaplanan zararın neredeyse iki katıydı. Ve kazançlar artmaya devam ediyor. Saudi Aramco’nun CEO’su, 2022 gaz krizinin ardından şirketin 186 milyar ABD doları operasyonel nakit akışı ile “muhtemelen kurumsal dünyada kaydedilen en yüksek net gelire” sahip olduğunu iddia etti.
Fosil yakıt endüstrisinin emisyonlarını parasal iklim zararları tahminleriyle ilişkilendiren araştırmalar devam ederken, endüstriyi sorumlu tutma yaklaşımı yasal yollarla uygulamaya konuluyor. Aşırı hava koşulları ile fosil yakıt endüstrisi arasında giderek daha fazla yasal bağlantı kurulmakta, kayıp ve zarar için ödeme talep etmek üzere dava açılmakta ve yasal düzenlemeler yapılıyor.