Simli ürünlere yasak getiren AB mikroplastikleri azaltmak adına yeni bir plan duyurdu. Plan kapsamında 2030’a dek mikroplastik kirliliğinin %30, pelet kirliliğinin ise %74 oranında azaltılması bekleniyor. Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, Türkiye’de mikroplastiklere dair bir çalışma olmadığını ancak AB’nin planının Türkiye için ön açıcı olduğunu belirtti.
YAZI: Erhan ARCA
Beş milimetreden daha küçük plastik partiküllere mikroplastik deniyor. Bu plastik partiküllerin doğrudan üretim ve farklı plastiklerin parçalanması sonucunda ortaya çıktığını söyleyen Çukurova Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, AB’nin yasakladığı kapsama giren mikroplastiklerin önemli bir bölümünün sim, kimi yüz temizleme ürünlerine eklenenler gibi doğrudan üretilen mikroplastiklerden oluştuğunu belirtti. Bunun yanı sıra endüstriyel amaçlı üretilen plastiklerin, ham plastik peletlerin ve tekstil ürünlerindeki mikrofiberin birincil plastikler olarak nitelendirdiğini ifade eden Gündoğdu, AB’nin yayımladığı plan kapsamında ilerde farklı tipteki çeşitli mikroplastiklerin de yasaklanması için girişimlerde bulunulacağını aktardı.
Mikroplastiklerin Zararları
Yakın zamana kadar etkileri tam olarak bilinmeyen mikroplastiklerin yarattığı olumsuz etkiye dair bugün birçok kanıt olduğunu hatırlatan Gündoğdu, büyük çoğunluğu kanserojen kimyasal içeren mikroplastiklerin insanlar için hormon bozucu, başta suyu süzerek beslenen denizel ortamlar olmak üzere diğer canlılar için ise ciddi bir risk oluşturduğunu belirtti. Mikroplastiklerin kuşlar ve insanlarla ilişkisine de ayrıca değinen bilim insanı, “Kuşlar bunları besin zannederek yemek durumunda kalabiliyorlar. Tabii havayla da temas ettiği zaman insanlar tarafından solunabiliyor. Solunduğu zaman akciğerde çeşitli rahatsızlıklar yarattığını da biliyoruz. Mikroplastikler içeriklerindeki kimyasalların dışında partikül olarak da etkiler yaratıyor” dedi.
Mikroplastiklerin temizlenmesinin boyutları dolayısıyla oldukça zor olduğunu, temizlenirken farklı canlıların da mikroplastiklerle beraber ortamdan alınabileceğini belirten Gündoğdu, plastiklerin doğal ekosistemlere karışmasının hem toprak hem su ekosistemlerinde yaşayan canlılar için bir risk olduğunu söyledi. Gündoğdu ayrıca, bulunduğu ortamdaki biyoçeşitliliği de etkileyen mikroplastiklerin doğal ekosistemlerin yapay ekosistemlere dönüşmesine neden olduğunu aktardı.
AB’nin Plastiklere Dair Planı
AB’nin mikroplastikler için yaptığı planı ele alan bilim insanı, en kolay engellenebilir olandan başlayarak kademe kademe en zor engellenebilecek mikroplastiğe dek uzanan bir süreç gerektiğinden ve AB’nin tek kullanımlık plastik gibi gereksiz olarak nitelendirilen ürünlerden başlattığı adımlarında şu an sim, kişisel bakım ürünlerine eklenen mikroplastiklere kadar ilerlediğini belirtti. Yeterli bir ilerleme olmamasına karşın bunun çok iyi bir başlangıç olduğunu belirtirken, AB’nin yayımladığı plana göre aşamalı olarak azaltım yapılma hedefi olduğunu ve bu plan kapsamında boya, lastik parçacıkları, peletler, tekstil, jeotekstil ürünleri, deterjan kapsülleri gibi engellenmesi çok daha kolay olan mikroplastik türlerinde de zaman içerisinde azaltım yapılmak istenildiğini ifade etti.
AB’nin attığı adımları mikroplastik kirliliğinin kısa, orta ve uzun erimde engellenmesi konusunda destekleyici ve yardımcı olacak adımlar olarak değerlendiren Gündoğdu, “En başından itibaren yasaklamayacağınız şeyler üzerinden harekete geçtiğiniz zaman pek ilerleyemiyorsunuz. Dolayısıyla bu da ortaya çıkacak adımların motivasyonunu kırıyor ve çıkan düzenlemelerin etkinliğini azaltıyor. Elimizde sihirli bir değnek yok. Bu şekilde farklı küçük sihirli değnekciklerle bu işin çözülmesine katkı sağlamak önemli bir başlangıç. Avrupa Birliği yaptığı bu açıdan önemli” dedi.
Türkiye’de Plastiklere Yaklaşım
Mikroplastiklere Türkiye’nin yaklaşımı hakkında da konuşan Gündoğdu, “Şu anda Türkiye’de plastik poşetlerin ücretin artırılması bile gerçekleştirilemiyor. Çünkü çok güçlü bir plastik lobisi var ve bu lobi, sanki plastik Türkiye’nin varlığı için olmazsa olmazmış gibi davranıyor” derken, bu konudaki gelişmelerin engellendiğini ve Türkiye’de AB’ye benzer bir girişimin olmadığını belirtti.
Türkiye’nin de şu an en az Avrupa kadar plastik kirliliği sorunu yaşadığını vurgulayan bilim insanı, “Buna dair gözle görünür, yakın, uzak, orta, uzun vadede bir çalışma ne yazık ki söz konusu değil. Ama AB’nin bu tür yasakları getirmesi Türkiye için ön açıcı oluyor” derken, Türkiye’de yönetmelikleri düzenleyen ilgili kuruluşun yetkililerinden AB’de olmayan bir gelişmenin Türkiye’de gerçekleşmesinin mümkün olmadığını düşündüklerini öne sürdü. Gündoğdu, mikroplastiklere dair Türkiye’de mevcut bir çalışma olmadığını aktarırken AB’nin attığı adımla önümüzdeki süreçte Türkiye’de de bu tartışmaların başlayacağını söyledi.
Şu anda Türkiye’de mikroplastiklere dair en dikkat çeken konunun gıdayla temas eden ambalaj plastikler olduğunu ve bu konunun da kendisi de dahil olmak üzere çeşitli araştırmacılar tarafından hazırlanan bilgi notları ile gündeme geldiğini söyleyen Gündoğdu, mikroplastiklerin ambalajlardan gıdalara bulaşabildiğinin de altını çizdi.
Mikroplastiklerin yerini artık nanoplastiklere bıraktığını ve plastiğin etkisiyle kıyaslandığında önlem almak üzere harekete geçmekte oldukça yavaş olunduğunun altını çizen Gündoğdu, daha hızlı harekete geçilmesi gerektiğini vurguladı. Bu konuda Birleşmiş Milletler Plastik Anlaşması’nın oldukça önem arz ettiğini ifade eden akademisyen son olarak şunları söyledi: “Önümüzdeki dönemde mikroplastiklerle ilgili daha çok düzenleyici mekanizmanın ortaya çıkacağını şüphesiz göreceğiz. Bizim de bu konuda Türkiye olarak treni kaçırmamamız ve bu konudan en çok mustarip olan ülkelerden biri olarak ön alıcı bazı adımları atmamız gerekiyor.”