Danimarka yoksul ülkelere iklim krizi kaynaklı “kayıp ve hasar” için 13 milyon dolar sağlayacağını duyurdu.
Bu hafta dünya liderlerinin New York’ta bir araya geldiği BM genel kurulunda, Danimarka hükümeti yoksul ülkelere “kayıp ve hasar” için 100 milyon DKK (13 milyon dolar) sağlayacağını duyurdu. Danimarka, özel bir taahhütte bulunan ilk merkezi/federal hükümet oldu.
Ülkelerin deneyimleyeceği onlarca veya yüz milyarlarca dolarlık zararla karşılaştırıldığında toplam miktarlar çok küçük, ancak sembolik de olsa önemli.
COP26’da hükümetler, kayıp ve hasarı ele almak için bir çerçeve oluşturmayı kabul etmişlerdi ancak bir finansman mekanizması üzerinde anlaşma yapılmamıştı.
İklim düşünce kuruluşu E3G’den Carolina Cecilio şunları söyledi: “Danimarka’nın duyurusu iyi bir haber. Doğru siyasi sinyali gönderirken diğer ülkeleri kendisini takip etmeye teşvik edebilir. Kayıp ve hasar üzerindeki ivmeyi daha da artırır. Şimdi ihtiyacı olan insanları desteklemek konusunda ciddiyet gösterecek daha fazla ülkeye ihtiyacımız var.”
Danimarka’nın sunduğu finansmanın nasıl işleyeceği konusunda hâlâ soru işaretleri var. Kampanyacılar ve uzmanlar, finansmanın bir kısmının doğrudan yardım yerine sigorta planları için ayrılma ihtimalinden endişe duyuyor.
Jamaika’nın Ekonomik Büyüme Bakanı Matthew Samuda şunları söyledi: “Jamaika, gelişmiş bir ulusun adım attığını ve kayıp ve hasarın mutlak ihtiyacını kabul ettiğini görmekten mutlu. Bunun, diğer gelişmiş ülkelerden gelecek taahhütlerin önünü açacağını umuyoruz. 13 milyon dolar, iklim olaylarından halihazırda yaşadığımız büyük yıkım karşısında anlamlı olmasa da, Danimarka’ya öncü olduğu için teşekkür etmek istiyorum.”
Başka hiçbir gelişmiş ülke, Danimarka’nın bu eylemini takip edeceğine dair bir sinyal göndermedi. G7 hükümetleri, bu yıl G7 başkanı Almanya tarafından desteklenen “küresel kalkan” girişimine finansman sağlamaya daha meyilli olabilir.
Küresel kalkan, gelişmekte olan ülkelerin “hazırlık planlarını” yerine getirmeleri için ihtiyaç duydukları finansmanı sağlayarak, aşırı hava koşullarının zararlarına karşı direnç kazanmaları için yoksul ülkelere fon sağlamayı amaçlıyor. Ayrıca iklim çöküşüne karşı bir sigorta sistemini de içerebilir.
BM Genel Kurulu’nda başka hiçbir ülke öne çıkmasa bile, tüm iklim forumlarında kayıp ve zararı ele almaları için artan bir baskıyla karşı karşıya kalacaklar.
Dünya liderleri New York’tan eve giderken, bugün yapılması planlanan gençlik protestoları, konuyla ilgili sürekli bir baskının başlangıcı.
Gelişmekte olan ülkeler, zengin ülkelerin seragazı emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlere odaklanıldığı COP26’da kayıp ve hasara gösterilen ilginin yetersiz olması sebebiyle memnun değildi.
Kasım ayında Mısır’da düzenlenecek COP27 BM iklim konferansı ise yoksul ülkeler için bu anlamda yeni bir şans olabilir.
Açık Toplum Vakıfları iklim adaleti direktörü Yamide Dagnet, “COP27, kimseyi geride bırakmamaya yönelik toplu taahhüdü güçlendirmek için kayıp ve hasar konusunda kararlı bir şekilde hareket etmeli” dedi.
Dagnet, zengin ülkelerin ele alması gereken kayıp ve hasar örneği olarak Pakistan’daki selleri işaret etti: “Bir günde Pakistan’ın üçte biri sular altında kaldı ve Kanada’nın tüm nüfusundan daha fazla insan etkilendi.”
COP27 tartışmalarını göz önünde bulunduran bir grup ada hükümeti, en kötüsüne hazırlanmak için Çarşamba günü Yükselen Uluslar adlı yeni bir girişim oluşturdu.
COP27’de, ülkelerden kayıp ve hasar ödemelerini finanse etmenin bir yolu olarak yeni küresel vergileri dikkate almaları istenecek. BM Genel Sekreteri António Guterres, ihtiyaç duyulan nakdi sağlamak için BM Genel Kurulu’na petrol ve gaz şirketlerine beklenmedik bir vergi getirilmesi çağrısında bulundu.
Bir başka alternatif ise, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi mevcut kalkınma kurumlarının bağışçı ülkelerden para toplaması.
Belize’nin BM temsilcisi Carlos Fuller’e göre hayati mesele, ihtiyaç duyulan yere nakit akışını sağlamak olmalı: “Belize’de zaten kayıp ve hasar meydana geliyor. Şiddetli erozyon toplulukları değiştiriyor, çiftçileri etkileyen kuraklık ve seller, altyapı hasarına, mercanların beyazlamasına ve tuzlu su müdahalesine neden oluyor ve su kaynağını etkiliyor. Bu etkiler, insanımızın yaşam kalitesini ve ekonomimizin can damarını baltalıyor. Bu krize neden olma noktasında çok az etkisi olan topluluklara destek sağlamak için COP27’de kayıp ve hasar için finansal bir mekanizma oluşturulmalı.”