YAZI: Doç. Dr. Sevil Acar, Boğaziçi Üniversitesi
İklim Haber ve KONDA Araştırma tarafından gerçekleştirilen ankette çarpıcı bulgular öne çıkıyor. Seçmenler arasında farklılıklar olsa da iklim değişikliğine karşı harekete geçme talebinin arttığını görmek sevindirici. Buna paralel olarak toplumun yarısından fazlası Paris Anlaşması’nın mecliste onaylanmasından memnun. Fakat şaşırtıcı bir şekilde toplumun çoğunluğu iklim değişikliğini orman yangınlarının başlıca sebebi olarak görmüyor.
Öte yandan ekonomik toparlanma ile ilgili fikirleri sorulduğunda insanların çoğu yatırım gereği bakımından tarımı ve gıdayı en üst sıraya koyuyor. Ardından enerji ve finans geliyor. Sıralamada tarım ve gıdanın en önde gelmesini ülkemizde yüksek enflasyon oranları ile perçinlenen geçim sıkıntısına bağlıyorum. Gıda enflasyonunun yıllık TÜFE artışının üstünde seyrettiğini göz önünde bulundurursak toplumun tarım ve gıda ile ilgili endişelerini, dolayısıyla bu sektörlere daha çok yatırım yapılmasını gerektiğini düşünmelerini normal karşılıyorum.
Dünyanın çoğu yerinde olduğu gibi ülkemizde de kuraklık, sel, sıcak hava olayları veya fırtınalar şeklinde aşırı iklim koşullarına maruz kalma arttı. Artan sıcaklıklar, azalan ve çokça değişkenlik gösteren yağışlar, aşırı hava olayları, arazi bozulması, deniz seviyesinin yükselmesi ve okyanus asitlenmesi şeklinde kendini gösteren iklim değişikliği ve küresel ısınma, tarımı çeşitli şekillerde etkiliyor. İklim değişikliği; biyolojik çeşitlilik kaybı, tatlı su ve sulama sularının azalması, tarım zararlılarının türemesi, kuraklıklar ve daha birçok faktör dahil olmak üzere bir dizi farklı kanal aracılığıyla tarımsal sistemlerin bozulmasına yol açıyor ve bu da tarımsal verimliliği, sonuç olarak da tarım ürünleri ve gıda fiyatlarını etkiliyor. İklim değişikliği nedeniyle su sıkıntısı çekecek ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor. Buna bağlı olarak gıda sistemlerinin, tarım arazilerinin, tarımsal üretimin önemli ölçüde risk altında olduğunu görmek zorundayız.
Ülkemiz tarımının bu tür şoklara karşı ne kadar dayanıklı olacağı, sektörün iklim krizine uyum sağlama kapasitesine, şokların ölçeğine, zamanlamasına, sıklığına ve başta kendisine girdi sağlayan sektörler olmak üzere diğer sektörlerle olan bağlantılarına bağlı. İklim değişikliğine uyum sağlayabilen tarım ve gıda sistemlerine doğru yol alınabilirse toplumun geçim derdine de bir miktar çare olunabilir diye düşünüyorum.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.