;
Politika

“Kömürü Tarihe Gömmek Öncelik Olarak Görülüyor”

Ember’den Küresel Program Lideri Dave Jones ve Elektrik ve İklim Veri Analisti Ufuk Alparslan, Çin, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerin yurtdışı kömür yatırımlarını sonlandıracaklarını duyurmasının, küresel çapta yeni kömür santralı inşa etmeme kararına oldukça yakın olduğumuz anlamına gelebileceğini ifade ediyor ve “COP26’da kömürü tarihe gömmek öncelik olarak görülüyor” diyorlar. 

YAZI: Bulut BAGATIR

Ertelemeden kaynaklı 2 senelik süreci ve en son Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’ndaki duyuruları da göz önüne alırsak nasıl bir COP gerçekleşecek sizce?

Boris Johnson, COP26 için önceliklerini kömür, arabalar, nakit ve ağaçlar olarak sıralamış ve gelişmiş ülkelerin 2030’a, gelişmekte olan ülkelerin ise 2040’a kadar kömürden vazgeçmesini istediklerini eklemişti. Dört başlık da önemli ancak bunlardan kömür en çok dikkat çekeni olacak. COP26’da kömürü tarihe gömmek öncelik olarak görülüyor diyebiliriz. COP26’ya liderlik edecek Alok Sharma da önceliğinin bu olduğunu açıklamıştı zaten daha önce.

Kömür özelinde böyle bir hedef mümkün mü? Bununla birlikte en az gelişmiş ülkelerin iklim finansmanına dair taleplerine nasıl bir cevap verileceği beklenebilir?

Paris Anlaşması’ndan bugüne kadar yeni kömür proje stoku büyük bir darbe aldı. Dolayısıyla bugün artık inşaat halindeki ya da inşa edilmesi kuvvetle muhtemel yeni kömür santralı sayısı çok daha az. BM Genel Sekreteri António Guterres’in Mart ayında dediği gibi, artık kömür bağımlılığına ve yeni kömür santralı inşaatına bir son vermek gerekiyor. Aslına bakılırsa Çin, Japonya ve Güney Kore’nin yurtdışındaki kömür projelerini finanse etmeyecekleri taahhüdünde bulunmalarıyla küresel çapta yeni kömür santralı inşa etmeme kararından yalnızca bir iki yıl uzakta olabiliriz. Mevcut kömürden çıkış ise biraz daha zaman alacak, 1,5 derece hedefinin de yol göstereceği zamana yayılan bir süreç olacak. Bu bağlamda Boris Johnson’ın gelişmiş ülkelerin 2030’a, gelişmekte olan ülkelerin ise 2040’a kadar kömürden vazgeçmesi gerektiği ifadesi, Uluslararası Enerji Ajansı ve IPCC’nin son açıklamalarıyla da paralel.

Azgelişmiş ülkelerin iklim finansmanı konusu ise, Boris Johnson’ın kömür-araba-nakit-ağaç dörtlüsünden “nakit” kısmının işaret ettiği konu. BM Genel Kurulu’nda Joe Biden iklim finansmanı hedeflerine ulaşmak için umutları yeniden yeşertti. Biden, ABD’nin gelişmekte olan ülkelere bu amaç doğrultusunda finansal desteğini artıracağını açıkladı. Ancak diğer ülkelerin de desteğine ihtiyaç olacak, bu nedenle çabaların daha da artırılması gerekiyor.

COP26’nın asıl amacına ulaşamayabileceği ifade ediliyor. Bunun arkasındaki neden ise büyük ekonomilerden kaynaklanan seragazı emisyonlarının azaltılmasına ilişkin taahhütlerin küresel ısınmayı 1,5 derecede sınırlandırmak için gereken emisyon azaltım oranına yaklaşamaması. Böyle bir başarısızlığın nasıl sonuçları olabilir?

G7 ülkeleri 1,5 derece hedefine sadık kalacaklarını gösterdiler ve gerçekten de etkileyici 2030 emisyon düşürme hedefleri açıkladılar. Yalnızca bu hedeflere ulaşabilmek için planlarını daha da hızlandırmaları gerekiyor. Öte yandan G20 ülkeleri ise 1,5 derece hedefine bağlılık konusunda nispeten daha az istekliler. En son G20 toplantısında da bu şekilde bir izlenim bıraktılar. Ancak G20 ülkeleri, Ekim’in sonunda COP26’dan hemen önce bir kez daha toplanacak. O zaman Paris Anlaşması bağlamında ortak bir bildiri yayımlamaları için daha fazla momentum oluşabilir. Çin ve Hindistan’dan 2030 hedeflerini bekliyoruz, COP26’ya getireceklerini tahmin ediyoruz. Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı yürürlüğe koyma kararı da çok heyecan verici ve Rusya da COP’a karbon nötr hedefi ile geliyor.

Türkiye Paris Anlaşması’nı onayladı ancak halen kömüre yatırım yapmaya ve bel bağlamaya devam ediyor. Bunun yanı sıra artıştan azaltımı hedefleyen bir emisyon planına sahip. Böyle bir yol COP26 ve sonrasında Türkiye’yi nereye sürükler?

Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylaması çok yeni ve kimsenin beklemediği bir anda ortaya çıktı. Eğer Türkiye Paris Anlaşması’nı imzaladığı dönemlerde yürürlüğe koysaydı belki bu kadar dikkat çekici bir adım olmayacaktı çünkü o durumda Türkiye yüzlerce ülkeden yalnızca bir diğeri olacaktı. Bugün Paris Anlaşması’nın onaylanması demek, özellikle yıllardır çok kararlı bir biçimde ve birçok gerekçe öne sürerek itiraz edildiği düşünülünce, bir politika değişikliği anlamına geliyor olabilir. Bu kararın tesadüfen ya da spontane alındığını elbette düşünemeyiz ancak hızlı bir şekilde alındığı gerçek. Bu nedenle henüz 1,5 derece hedefine giden yolda Türkiye’nin net bir planı yok. O yüzden ben bu konuda atılan adımı öncelikle memnuniyetle karşılamamız gerektiğini, bugüne kadar bekleyerek çok zaman kaybedilmiş olmasına rağmen, Türkiye’ye iklim politikalarını yeniden şekillendirmesi için biraz zaman verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bununla birlikte, Türkiye’nin Paris’i onaylamasını takiben birkaç ciddi adım daha atarak bu konudaki samimiyetini göstermesi de gerekiyor. 2030 yılı için yıllar önce belirlenen artıştan azaltım hedefi yerine daha ciddi bir emisyon azaltım hedefi koyarak hedefi güncellemek bu adımlardan ilki ve COP26’ya yetiştirilebilecek bir adım. Diğer adım da kömürden çıkışa gidecek yolda ilk ve hayata geçirilmesi en kolay hedef olan yeni kömür inşaatından vazgeçme kararı. Bu kararlar Türkiye’nin ekonomik çıkarları için de faydalı olacaktır, yani Türkiye bunu yalnızca başkaları istiyor diye yerine getiriyor olmayacak. Bu doğrultunun dışındaki kararlar ve ayak diremeler birçok başka politik konuda olduğu gibi yalnızca zaman kaybedip kendimize zarar vermemize ve dış dünyadan soyutlanmamıza yol açacaktır.