CAN’ın COP26’ın ertelenmesi talebinin haklı bir zemini olduğunu belirten uzmanlar, müzakerelerin belirlenen tarihte yapılmasının adil bir katılım ihtimalini zorlaştıracağını ifade ediyorlar.
Birleşmiş Milletler iklim müzakerelerinin bir sonraki ayağı olan COP26, küresel dayanışmanın bir testi ve Paris Anlaşması’ndan beri en önemli iklim müzakereleri olarak tanımlanıyor.
31 Ekim-12 Kasım tarihleri arasında Glasgow kentinde yüz yüze düzenlenmesi planlanan 26. Taraflar Konferansı’nda devlet başkanları, diplomatlar, iş dünyası liderleri, kampanyacılar ve gazeteciler bir araya gelecek. Küresel İklim Eylem Ağı (CAN) ise kısa bir süre önce yaptığı açıklamada aşı eşitsizliği, uygun olmayan konaklama, seyahat zorlukları ve COVID-19 pandemisindeki yeni dalgalanmalar gibi engeller nedeniyle, çok sayıda gelişmekte olan ülke delegesinin ve STK’ların müzakerelere katılımında sorun yaşanacağını belirtti ve COP26’nın ertelenmesini talep etti. Müzakereler pandemi nedeniyle daha önce 1 yıl ertelenmişti.
Açıklamada, “Kasım ayı başlarında yapılacak yüz yüze bir COP zirvesi, özellikle çoğu İngiltere’nin COVID-19 ‘kırmızı listesinde’ yer alan Küresel Güney ülkelerinden birçok hükümet delegesini, sivil toplum kampanyacısını ve gazeteciyi fiilen dışarıda bırakacak. Bu durum, COP26’da görüşülecek olan ve diğerlerinin yanı sıra iklim finansmanı, kayıp ve hasar ve karbon piyasası kuralları dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkeler için son derece önemli olan konular için ciddi ve uzun süreli sonuçlar doğurabilir. İklim acil durumunun ön saflarında yer alanların tam ve anlamlı temsili, COP26’dan güvenilir bir siyasi sonuç elde etmek için kritik bir öneme sahip” denmişti.
Can Europe’tan Özlem Katısöz de iklim müzakerelerinin mevcut haliyle iklim krizine karşı en kırılgan ülkeler ya da sivil toplum delegasyonları için eşitsiz bir ortam sunduğunu, salgın koşullarının ve aşıya erişimdeki sorunlar nedeniyle müzakere ortamının daha da eşitsiz bir hâl aldığını belirterek, “COP26’nın ertelenmemesi adil bir katılımın mümkün olmasını zorlaştıracak” diyor.
İngiltere ise yeşil grupların COP26’nın ertelenmesine ilişkin çağrısını reddetmiş, müzakerelerin belirlenen zamanda gerçekleşeceğini açıklamıştı. COP26 Başkanı Alok Sharma, kapsamlı, erişilebilir ve COVID-19 azaltma önlemlerini içeren güvenli bir zirve sağlamak için yorulmadan çalıştıklarını ifade etmişti.
Zirvenin ev sahipleri, iklim eyleminde bir adım atılmasını ve Paris Anlaşması’nın küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlandırma hedefinden daha zorlu hedeflere ulaşılması umudunu canlı tutmayı hedefliyor. Zirve, emisyonların daha derin ve daha hızlı kontrol altına alınması, yeni iklim etkileri çağına uyum sağlanması ve gelişmekte olan ülkelerin düşük karbonlu ve dayanıklı ekonomiler inşa etmek için ihtiyaç duydukları finansal desteğin artırılması çerçevesinde önemli bir yer tutuyor.
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül ise zirve başkanlığının, hem COVID-19 pandemisinden hem de iklim krizinden çok daha fazla etkilenen ülkelerden gelecek delegelerin, zirveye güvenli ve eşit şartlarda katılımını garanti etmekte yetersiz kaldığını belirtirken, “Bizim de dahil olduğumuz, dünyada 1500’ü aşkın sivil toplum örgütünün erteleme çağrısı etkili oldu ve İngiltere hükümeti ek önlemler alınacağını açıkladı. Bu olumlu bir gelişme. Fakat yeterli değil” diyor.
“Kapsamlı ve Detaylı bir Plan Gerekiyor”
Sharma, İngiltere hükümetinin, aşılama durumlarından bağımsız olarak, “COVID-19 Kırmızı Listesi”nde yer alan ve COP26’ya gelen delegelerin tam karantina maliyetlerini karşılayacağını açıklamıştı. Karantina konaklamaları hükümetin MQS sistemi aracılığıyla rezerve edildiğinde geçerli olacak. İngiltere aynı zamanda kendi ülkelerinde aşılara erişemeyen delegelere aşı sağlamak için BM ile birlikte bir COP26 aşı programı oluşturdu.
Greenpeace’ten Onur Akgül’e göre COP Başkanlığı’nın bunu hak ettiği seviyede ciddiye alması ve CAN ve Greenpeace’in ileri sürdüğü çerçeveyi yerine getiren kapsamlı ve detaylı bir plan oluşturarak bunu dünya kamuoyuyla acilen paylaşması gerekiyor: “Zirveye iki aydan kısa bir süre kalmışken, katılımcılar güvenli katılım koşullarını sorgulamak durumunda olmamalı. Zirve eğer güçlü bir sivil toplum katılımını güvenli ve eşit bir şekilde garanti edemiyorsa, ertelenmeli. COP26, küresel iklim adaletini sağlayabilmesi için adil ve erişilebilir olmalı. Mevcut durumda bu şartların oluşmadığını ve zirvenin ertelenmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
Polen Ekoloji Kolektifinden Onur Yılmaz ise, iklim krizine karşı BM’nin 26 yıldır topladığı Taraflar Konferansı’nın bir sonuç getirmediğini ifade ediyor. Salgın döneminde bütün bu krizi yaratan eşitsizliklerin bir sonucu olarak aşıda da aynı eşitsizliklerin yaşandığını söyleyen Yılmaz, “Zirvede temsiliyetin tam sağlanmadığı koşullarda, sonuç normalde elde edilemiyorken, iklim krizinden en fazla zarar gören ülkelerin sesinin duyulmaması gerçek önceliklerin ne olacağının duyulmaması anlamına gelebilir. Bunun yanı sıra STK’ların ve alternatif eylemler düzenleyenlerin zirveye katılamaması iklim adaleti mücadelesini yürütenlerin de sesinin kısılmasına neden oluyor. Bu açıdan ertelenmesi talebi çok meşru ve yerinde” diyor.
Polen Ekoloji olarak Glasgow’daki resmi zirve yerine alternatif eylemlere hazırlandıklarına dikkat çeken Yılmaz sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Pandemi öncesinde alternatif eylemleri düzenleyecek COP26 koalisyonu adı verilen bir hareket oluşmuştu. O koalisyon salgın sürecinde de yaşamaya devam etti. Şimdi de Glasgow’da belirli eylemler planlanıyor. Bizim gözümüz COP26’da atılacak adımlar veya verilecek sözlerde değil. Bunun yerine iklim adaleti mücadelesi yürüten örgütlerin politik etkilerini ne derece artırabildiğinde olacak. Aynı dönemde Türkiye’de de COP26’da devletlerin adalet temasını göz ardı etmesine karşı biz de eylemde bulunmaya çalışacağız. İklim krizinin sonuçlarını görmezden gelen bu müzakereci tutumun herhangi bir sonuç getirmediğini ve ancak devletlerin politikalarına karşı mücadele ederek iklim krizini durdurabileceğimizi ya da etkilerini azaltabileceğimizi vurgulayacağız. İklim adaleti mücadelesi yürüten bizim gibi örgütler açısından esas öne çıkması gereken konunun zirvenin kendisinin meşruluğunu sorgulamak olduğunu düşünüyoruz.”
Erteleme talebini kamuoyuna duyuran CAN ise, pandemi sırasında COP zirvesi düzenlemenin zorluklarını kabul ettiğini ve COP26’yı erteleme çağrısının hiçbir şekilde acil iklim eyleminin ertelenmesi veya iklim müzakerelerinin boykot edilmesi anlamına gelmediğini de açıklamasına eklemişti.