YAZI: Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğu, İstanbul Bilgi Üniversitesi
İklim değişikliği ile mücadele edebilmek için, aralarında karbon vergisinin de yer aldığı piyasa bazlı enstrümanlar ekonomistler tarafından etkin bir politika aracı olduğu için öneriliyor. Diğer taraftan, karbon vergisi uygulamaları, maalesef farklı nedenlerden ötürü dünya genelinde son derece az. Sadece 26 ülkede karbon fiyatlandırması için, karbon vergisi uygulanıyor. İklim değişikliği ile mücadelede etkili bir politika aracı olmasına rağmen, karbon vergisi uygulamasının politikacılar tarafından pek tercih edilmemesinin farklı nedenleri var. Bunlardan en önemlisi, toplumsal ve politik kabul edilebilirlik sorunu. Toplum, aralarında karbon vergisi de bulunan fiyatlandırma politikalarına önyargı ile yaklaşıyor ve politika yapıcıların amaçlarının belli çevre sorunları ile mücadele etmekten daha çok, bütçeye ek gelir sağlamak olduğuna inanabiliyor. Gerçekten de çeşitli ülkelerde yapılan referandumlarda fiyatlandırma politikalarına yeterince destek verilmediği için, politika yapıcılar bu fiyatlandırma politikalarına ilişkin önerileri geri çekmek zorunda kaldılar. Hatta bu tür politikaların uygulanmaması için toplumun yaptığı protesto gösterileri de mevcut. En son örnek, Fransa’da “Sarı Yelekliler” olarak adlandırılan grubun, ülke genelinde yaptığı protesto gösterileriydi. Karbon emisyonlarını azaltmak için Fransa’da önerilen akaryakıt vergilerinin planlanan artışı, önce Paris’te başlayan sonra ülke geneline yayılan bu gösteriler sonucunda uygulanamadı ve öneri geri çekildi. Kısaca politika yapıcılar, bir sonraki seçimde oy kaybına uğramamak ve kendi politik pozisyonlarını koruyabilmek için toplumların destek vermediği politikaları hayata geçirmeyi tercih etmiyorlar.
Diğer taraftan, karbon vergisinin etkin bir politika aracı olması toplumun bu kaygılarının giderilmesini gerekli kılıyor. Fiyatlandırma politikalarına verilen yetersiz desteğin giderilmesi için, bu desteği olumlu ya da olumsuz etkileyen faktörlerin araştırılması ve politika yapıcılara ona göre politika önerisinde bulunulması önemli. İklim değişikliği ile mücadele etmek, zamana karşı bir yarış halinde geldiğinden, toplumun karbon vergisine verdiği desteğin bu belirleyiciler doğrultusunda artırılması gerekli. Karbon vergisinin başarılı bir şekilde uygulayan ülkelerde ortaya çıkan gelişmeler, bu politika aracının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Örneğin, İsveç karbon vergisini uygulayan ilk ülkelerden biri. Verginin uygulamaya konulduğu 1991 yılından 2018 yılına kadar İsveç ekonomisi kümülatif olarak %60 büyüdü ve karbon emisyonlarında %25 azaltım kaydedildi. Bu olumlu gelişmelerin en önemli nedeni ise, karbon vergisinden elde edilen gelirlerin yenilenebilir enerji kaynaklarının finansmanında kullanılması ve vergi oranlarının kabul edilir düzeyde uygulanması.
Baskı Artacak
Türkiye, henüz bağlayıcı bir azaltım sorumluluğu almayan ve hızlı bir artış emisyon artış trendine sahip olan bir ülke. 1990-2017 yılları arasında Türkiye’nin seragazı emisyonları, kümülatif olarak % 140,1 artış göstererek Türkiye’yi dünyanın en büyük 20 kirleticisinden biri yaptı (TUİK, 2020). Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Sekreteryası’na Ulusal Katkı Niyet Beyanı olarak 2020 yılından başlayarak 2030 yılına kadar seragazı emisyon artışlarından %21 azaltım yapacağını belirtti (Karapınar vd., 2019). Ancak bu beyan, sıcaklık artışını 20C ile sınırlamak için yapılan küresel azaltım çabalarına Türkiye’nin katkısının yetersiz olduğunu gösteriyor (Climate Action Tracker, 2020). Diğer taraftan, Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşabilmek için özellikle gelişen ekonomiler üzerindeki uluslararası baskının artması bekleniyor (Jagers vd., 2019). Bu nedenle, Türkiye’nin karbon fiyatlandırması politikaları eşliğinde daha fazla azaltım sorumluluğu alması gerekiyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından desteklenen ve aynı üniversitenin Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi araştırmacılarından Doç. Dr. Serda Selin Öztürk ile gerçekleştirdiğimiz projede, Türkiye’de potansiyel bir karbon vergisine verilen desteği olumlu ve olumsuz etkileyen faktörlerin neler olduğunu araştırdık. Türkiye’nin bütün coğrafi bölgelerini temsil edecek şekilde 714 birey ile yapılan anketten elde edilen verilere dayanılarak yazılan makale “Climate Policy” dergisinde basıldı.
Projeden elde edilen sonuçlardan biri hariç, diğerleri literatür ile uyumlu ve ana başlıklar halinde aşağıdaki gibi özetlenebilir:
- İklim değişikliğini en önemli çevre sorunu olarak gören katılımcılar, karbon vergisini destekliyor. Bu bulgu, politika yapıcıların iklim değişikliği konusunda toplumun farkındalığını artırmasının önemini gösteriyor. Toplum, iklim değişikliğinin etkilerinin zamana yayılı olarak kendilerini etkileyeceğini, ama bu değişiklik ile mücadele etmek için konulacak verginin maliyetine ise hemen katlanmaları gerektiğini düşünebiliyor. Bu algı, vergiye verilen desteğin düşük olmasına neden oluyor. Bu nedenle, iklim değişikliğinin etkilerine ilişkin çarpıcı örneklerin medya ve internet aracılığı ile paylaşılması vergiye verilen desteği artıracaktır.
- Toplumun, karbon vergisinin iklim değişikliği ile mücadelede etkili bir politika aracı olduğuna inanmaları vergiye verilen desteği artırıyor. Bu nedenle, karbon vergisinin etkinliğine dair verilerin düzenli olarak toplum ile paylaşılması önemli ve bu bilgi paylaşımı karbon vergisine verilen desteği artırıyor. Karbon vergisinin, seragazı emisyonlarını azaltmakla birlikte iyileşen yerel hava kalitesi gibi yan faydaları da bulunuyor. Bu gelişmelere ilişkin verilerin, toplum ile düzenli aralıklar ile paylaşılması, toplumu karbon vergisinin etkin bir politika aracı olduğunu anlamalarına ve vergiye ilişkin önyargılarının giderilmesine yardımcı olacak. Hatta verginin, daimi olarak uygulanmasından önce uygulanacak bir pilot dönemi vergiye verilen desteğin artmasını sağlayabilir. Stockholm’de trafik sıkışıklığı fiyatlandırmasına verilen desteğin artırılması için yedi aylık bir pilot uygulama yapılmış ve uygulamanın trafik sıkışıklığı kadar çevre kalitesi üzerindeki olumlu etkilerinin toplum ile düzenli aralıklar ile paylaşılması, uygulamanın daimi olmasına dair yapılan referandumda uygulamanın lehine kararın çıkmasını sağlamıştı.
- Diğer taraftan, karbon vergisinin gerileyici yapısı (düşük gelirlilerin vergiden daha fazla olumsuz etkilenmeleri) ve vergi uygulamasının uluslararası ticarette Türkiye’ye zarar verebileceği düşüncesi, vergiye verilen desteği azaltıyor. Bu kaygıların, verginin dikkatli tasarımı ile giderilmesi mümkün. Zorunlu olan enerji tüketimi vergiden muaf tutulabilir. Bunun mümkün olmadığı durumlarda ise, vergiden elde edilen gelir, düşük gelirlilerin kaybını telafi etmek için kullanılabilir. Göz önünde bulundurulması gereken önemli husus ise, iklim değişikliği ile mücadele edilmediği takdirde düşük gelirlilerin iklim değişikliğinin etkilerinden yüksek gelirli bireylere kıyasla daha olumsuz etkilenecekleri. Türkiye’nin, uluslararası rekabette dezavantajlı konuma düşmemesi için de karbon yoğun sektörler, vergi toplumun desteğini kazanana kadar vergiden muaf tutulabilir ve vergi bu sektörlerde tedrici olarak artırılabilir. Böyle bir politika, ilk aşamada verginin etkinliğini olumsuz olarak etkiyecek olsa da toplum diğer sektörlerde verginin etkinliğini tecrübe ettikçe vergiye verilen destek artabilecek. Ayrıca tedrici olarak artırılan vergi, karbon yoğun sektörlerin düşük karbon ekonomisine geçişte ihtiyaçları olacak süreyi sağlayacaktır. Özellikle az ya da hiç karbon içermeyen alternatif enerji kaynaklarından enerjinin temin edilmesi için bu sektörlerin belli bir zamana ihtiyaç duyacağı gerçek.
- En dikkat çeken sonuçlardan biri, çocuklu hane halklarının vergiye verdiği desteğin daha fazla olması. Bunun nedeni, önlem alınmadığı takdirde, iklim değişikliğinin gelecekte daha etkili olmasının beklenmesi ve katılımcıların çocuklarını bu riskten korumak istemeleri olabilir.
- Demografik özelliklerden vergiye verilen desteği olumlu etkileyen faktörlerden biri de gelir. Yüksek gelirliler vergiye daha fazla destek veriyorlar. Bu bulgu, yüksek gelirlilerin daha fazla harcanabilir gelire sahip oldukları için vergiden daha az etkilenecek ve daha temiz bir çevrede yaşayabilmek için ödeme istekliliğine sahip olmalarını gösteriyor.
- Türkiye’nin uluslararası azaltım çabalarında katkıda bulunması gerektiğine inananlar, vergiye daha fazla destek veriyorlar. Ayrıca, karbon vergisinin başka ülkelerde de uygulanması halinde vergiye verilen destek artıyor. Bu sonuçlar, bir kez daha iklim değişikliği ile mücadelede uluslararası işbirliğinin önemine işaret ediyor.
- Vergi gelirleri, iklim değişikliği ile mücadele ve değişen iklime uyum sağlamak için geliştirilecek projeler için kullanıldığında, toplumun vergiye verdiği destek artıyor. Bu tez, hem literatürdeki çalışmalar ham de pratikteki uygulamalar ile destekleniyor. Bu çalışmada litaratür ile uyumlu olmayan sonuç ise, karbon vergisinden elde edilecek gelirlerin iklim değişikliği ile mücadele ve değişen iklime uyum için geliştirilen projelere harcanmasının vergiye verilen desteği etkilememesidir. Bunun nedeni, toplumun verginin etkin olduğunu düşünmesinin vergiye verilen desteği olumlu olarak etkilemesi olabilir.
Kaynaklar:
Climate Action Tracker. (2020). https://climateactiontracker.org/countries/turkey/
Jagers, S. C., & Hammar, H. (2009). Environmental taxation for good and for bad: The efficiency and legitimacy of Sweden’s carbon tax. Environmental Politics, 18(2), 218–237.
Karapinar, B., Dudu, H., Geyik, O., & Yakut, A. M. (2019). How to reach an elusive INDC target: Macro-economic implications of carbon taxation and emission trading in Turkey. Climate Policy, 19(9), 1157–1172.
Turkish Statistical Institute. (2020). Greenhouse gas emissions statistics, 1990-2017. http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1019