;
Bilim Ekonomi

Küresel Gıda Üretimi Emisyonları Paris Anlaşması’nı Ulaşılamaz Hale Getirebilir

Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, küresel karbon emisyonlarının üçte birinden sorumlu tarım ve gıda üretimi mevcut emisyon eğilimlerinde devam ederse, tarım sektörü yüzyılın sonunda tek başına 2 derece ısınma için yeterli olabilir.

Yeni bir araştırma küresel gıda sisteminden kaynaklanan emisyonların, diğer tüm önemli emisyon kaynakları sıfırlansa bile, tek başına Paris iklim hedeflerini ulaşılamaz hale getirmek için yeterli olacağını gösteriyor.

Tarım ve gıda, şu anda küresel seragazı üretiminin yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Dünyanın gıda sistemleri 2012’den 2017’ye kadar yılda yaklaşık 16 milyar ton karbondioksit üretti.

Temiz teknoloji daha yaygın olarak benimsendiğinden, enerji üretimi gibi diğer karbon yoğun sektörlerden kaynaklanan emisyonlar yavaşlarken, tarım, politika yapıcıların daha az ilgisini çekiyor. Ancak Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, gıda üretiminden kaynaklanan emisyonlar mevcut eğilimlerde devam ederse, yüzyılın sonunda kümülatif olarak 1.356 gigatona yükselecek.

Bu, tek başına dünyayı 2060’larda 1.5 dereceden fazla ve yüzyılın sonunda yaklaşık 2 dereceye kadar ısıtmak için yeterli olacak.

Oxford Martin okulunda araştırmacı ve çalışmanın başyazarı Michael Clark “Gıda sistemindeki emisyonların azaltılması için bu alana daha fazla odaklanılması ve daha fazla çaba gösterilmesi gerekiyor. Gıda sistemlerinden kaynaklanan seragazı emisyonları, genel olarak daha fazla gıda talebi, hayvansal gıdaların daha büyük oranda tüketilmesi gibi beslenme değişiklikleri, nüfus büyüklüğü ve gıdaların nasıl üretildiğinin bir kombinasyonu nedeniyle arttı” dedi.

Ormansızlaşma ve toprağın turbalıklardan, sulak alanlardan ve diğer doğal yaşam alanlarından tarım alanına dönüştürülmesi, iklim krizinin başlıca nedenleri arasında. Gıda üretiminden kaynaklanan diğer önemli emisyon kaynakları ise suni gübreler, çiftlik hayvanlarından ve çeltik tarlalarında pirinçten kaynaklanan metan ve hayvan gübresi.

Gıda atıkları da yüksek miktarlarda seragazı emisyonlarına neden oluyor. Gıda atıklarında yarı yarıya bir azaltım emisyonların azaltılmasında da etkili bir yöntem. Daha iyi bir gübre kullanımı ve daha yüksek verim üreten agroekolojik tarım gibi iyi uygulamaları içeren bir tarım ise, genel emisyonların azaltılmasına yardımcı oluyor.

Gıda üretiminden kaynaklanan emisyonlar güvenli seviyelere indirilecekse, varlıklı ülkelerdeki beslenme alışkanlıklarının da değişmesi gerekiyor. Clark, “Bu ülkeler esas olarak, et, süt ürünleri ve yumurta tüketiminin ortalama olarak [sağlık] önerilerinin çok üzerinde olduğu orta veya yüksek gelirli ülkeler” diyor. İngiltere, ABD, Avustralya, Avrupa, Brezilya, Arjantin ve Çin et tüketiminin yüksek ve arttığı ülkeler arasında.

Bu tür değişiklikler, insanların sağlığına fayda sağlayacak ve birçok zengin toplumdaki obezite krizlerinin çözülmesine yardımcı olacak. Clark, “Diyetlerdeki kalori alımı daha sağlıklı miktarlarla uyumlu olacak şekilde daha az et, süt ürünleri ve yumurta içererek genel olarak beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi gerekiyor. Böylece bu yiyeceklerin tüketimi tavsiye edilen beslenme şekliyle uyumlu olacak” dedi.

İnsanlar, kimilerinin dediği gibi vegan diyetleri benimsemek zorunda değil; ancak et ve süt ürünleri gibi yüksek miktarlarda tüketiminin sağlıksız olduğu yüksek karbonlu yiyecek tüketiminin azaltılması gerekiyor.

Bu başarılırsa, yoksul ülkeler nüfuslarını daha iyi besleyebilir ve küresel karbon bütçesini artırmadan hayvansal ürün tüketimini artırabilir.

Araştırma, ihtiyaç duyulabilecek politika çözümlerini belirtmiyor, ancak kampanyacılardan ve sağlık uzmanlarından reform talepleri artıyor. Bu haftanın başlarında, İngiltere’deki sağlık uzmanları, iklim kriziyle mücadeleye ve sağlığı iyileştirmeye yardımcı olmak için bir et vergisi getirilmesi çağrısında bulundu.

Clark Guardian’a “Vergiler çözümün bir parçası olabilir, ancak tek çözüm olmayacak. Emisyonları azaltmak için gıda vergileri uygulanıyorsa, vergiyi en az karşılayabilecek insanlar üzerinde büyük bir olumsuz etkiye sahip olmadığından emin olmalıyız” diye konuştu.

Haber Merkezi

İklim Haber - Haber Merkezi