Türkiye’nin çeşitli illerinden bir araya gelen 24 STK, Akdeniz ve Karadeniz’de yeni fosil yakıt aramalarına son verilmesi talebinde bulundu. Çağrıyla birlikte “Kazma Bırak!” kampanyasının başlatıldığı da duyuruldu.
24 ekoloji ve sivil toplum örgütü, “Daha fazla fosil yakıt, daha fazla karbon salımı ve iklim felaketi, daha fazla can ve mal kaybı demektir. Kapitalizmin yakıtı tam da bu sömürü, talan ve savaşlardır ve tüm fosil yakıtlar, bugünkü iklim krizi gerçeğiyle birleşerek bizi bu çarkın içine atmaktadır” diyerek “Kazma Bırak!” kampanyasını başlattı.
Kampanyayı başlatan örgütler Akdeniz ve Karadeniz’de doğalgaz aramalarına son verilmesini talep ediyor.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
“Tüm dünya artan iklim felaketleriyle boğuşuyor. Buzullar eriyor, sıcak hava dalgaları can alıyor, orman yangınları durdurulamıyor, toprak kayması ve sellere karşı önlem alınamıyor, deniz ve okyanuslarda en derin noktalara kadar plastik ve dev çöp kıtaları bulunuyor, gıda ve su kıtlığı her geçen gün daha fazla kişiyi vuruyor… Sanayi devrimiyle birlikte görülmemiş düzeyde bir küresel ısıtma 1850’lerin ortasına göre dünyayı 1 derecenin üzerinde ısıtmış durumda. Bunun nerede duracağı dünyadaki seragazı salımlarının önümüzdeki yıllarda ne düzeyde olacağına göre belirlenecek. Halihazırdaki biyoçeşitliliğin büyük hızla azalışını, su ve gıda krizini, aşırı iklim olaylarının öngörülemez düzeylere yükselişini engellemek için bu sıcaklık artışının 1,5 derecede sınırlanması hedefi kritik önemde. Bunun için küresel çapta karbondioksit salımını 2030’a kadar yarıya, 2050’ye kadar da sıfıra indirmemiz gerekiyor. Küresel ısıtmayı 2 derecede tutmak için ise kalan karbon bütçemiz üzerinden bakıldığında bırakın yenilerini, bilinen fosil yakıtların en fazla %16’sının kullanılması ile sınırlanması lazım.
Fosil yakıtların merkezinde durduğu bu çıplak gerçeğe rağmen Akdeniz’de, Karadeniz’de ve başka yerlerde devletlerin fosil yakıt için rekabet etmelerini büyük bir aymazlık ve doğaya, insanlığa karşı cinayet olarak değerlendiriyoruz. Dünya üzerindeki canlılığın artık içinde olduğu yeni bir kitlesel yok oluşu durdurmak için fosil yakıt tüketimini azaltarak sıfırlamak bir zorunluluk olarak önümüzdeyken, Birleşmiş Milletler çatısı altında ‘iklim zirvesi’ yapıp, emisyon azaltım sözü verenlerin bu riyakârlıklarının farkındayız.
İktidara geldiğinden beri uyguladığı enerji politikalarıyla hem enerjide dışa bağımlılığı arttıran hem de her türlü çevre koruma kanununu yok ederek enerji şirketlerine sınırsız kâr ve talan imkânı yaratan ve böylece büyük bir çevresel yıkıma neden olan AKP’nin ‘müjde’sinin Akdeniz’de ve Karadeniz’de fosil yakıt için girişimler olmasına şaşırmıyoruz. Fosil enerji ‘müjdesi’ veren iktidarın riyakârlığını, sahteciliğini Giresun’da yaşanan sel felaketi ortaya çıkardı. ‘Enerji ihtiyacı var’ yalanlarıyla her vadisi HES cehennemine çevrilen Giresun’da ve diğer kentlerde yaşanan sel ve heyelan felaketleri, aşırı iklim olayları, ormansızlaşma ve kuraklık tam da bu yanlış enerji politikalarının sonucudur.
2019 itibariyle Türkiye dünyada en çok karbon salımı yapan 15. ülke idi. Bugüne kadar ‘yerli ve milli’ kömür öncülüğünde enerji üretimi, nüfus artışının ötesinde bir büyüklükte hep arttı ama enerjiyi daha ucuza tüketmiyoruz. Dahası iktidarın bu ‘yerli ve milli’ politikaları enerjide dışa bağımlılığı artmıştır. Sadece doğalgaz üzerinden bakılırsa bile, Türkiye’nin mevcut yaklaşık 50 milyar metreküp tüketimi olmasına rağmen her yıl alım garantisi verilmiş 70 milyar metreküp gaz alım anlaşması bulunmaktadır. Devlet, 2019 yılı için 52,1 milyar metreküp tüketim tahmini yapsa da gerçekleşen 45,3 milyar metreküp olmuş ve 26,5 milyar metreküp sözleşme fazlasıyla ülke kaynakları çarçur edilmiştir. 2019’daki bu tüketim, iklimi nedeniyle ihtiyaç olmayan Akdeniz Bölgesi de dahil en ücra köşelere kadar gaz bağlantısı yapılmasına, AVM gibi yüksek enerji tüketen mekanların tüm kentlere mantar gibi yayılmasına, bunların salgında bile kapanmamasına ve tüm altyapı çabalarına rağmen 2015’in gerisinde kalmıştır. Türkiye almadığı/kullanmadığı gaz için bile dışarı para öderken enerji ihtiyacının arttığı yalanını sürdürmüştür. Üstelik bu yanlış politikalar yüzünden halk dünyanın en pahalı gazını, elektriğini tüketmek zorunda bırakılmıştır.
Daha fazla fosil yakıt, daha fazla karbon salımı ve iklim felaketi, daha fazla can ve mal kaybı demektir. Kapitalizmin yakıtı tam da bu sömürü, talan ve savaşlardır, ve tüm fosil yakıtlar, bugünkü iklim krizi gerçeğiyle birleşerek bizi bu çarkın içine atmaktadır.
Enerji üretimi, dağıtımı ve kullanımı üzerindeki demokratik kontrolün sağlanması için verilen mücadele, daha iyi ve sürdürülebilir bir dünya için verilen savaşımda bu nedenle kilit cephe durumundadır. Sorun, çok daha temel bir sorun. İklim krizine karşı durmak için işte bu savaş politikalarına karşı durmalıyız. İklim krizine karşı durmak için enerjinin halkın yararına kullanılmasını sağlamalıyız. Evet, sadece Akdeniz ve Karadeniz’de değil, tüm bölgelerde fosil yakıtlar yeraltında bırakılmalıdır ve bugüne kadar hasır altı edilen halkın gerçek sorunları bu taleplerle gün yüzüne çıkarılmalıdır. Bunu istiyoruz, mücadele edeceğiz ve alacağız. Yani, bu fosil yakıtların yeraltında bırakılması yetmez, enerji yoksulluğunun giderilmesi için herkese temel ihtiyaçları doğrultusunda su, elektrik ve ısınma için gereken enerji ücretsiz sağlanmalıdır. Enerji planlaması sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda değil, kullanımı ölçüsünde toplumsal ihtiyaçlara göre yapılmalı, ister yenilenebilir ister fosil enerji olsun üretirken doğaya verilen zararı en aza indirmek için üretimi yerelleştirilmeli ve dağıtımı yeniden kamulaştırılmalıdır. Elektrik kesintileri yaparak insan hakkı ihlali yapan şirketlerin elinden alınan elektrik dağıtımı halkın kontrolüne verilmeli, enerji kooperatifleriyle enerji demokrasisi açısından acil adımlar atılmalıdır. Enerji yatırımları nedeniyle zarara uğrayan insanların zararları tazmin edilmeli, enerjiye erişmede zorluk yaşayan bölgelere enerji planlanmasında öncelik verilmelidir. Gezegeni biyolojik bir yok oluşa sürükleyen fosil oligarşisine karşı, gelecek alternatifimiz, enerjinin kontrolünü kolektifleştirmek ve bu katılımcı ve demokratik kontrol üzerinden yenilenebilir enerjiye adil bir geçişi örgütlemek olacaktır.
Yeni fosil yakıt araştırmalarına ve yeni rezervlerin açılmasına HAYIR!
Ülkelerimiz arasındaki çatışmaya HAYIR!
İklim adaletine ve barışa EVET!”
Çağrıya Katılan STK’lar şu şekilde:
Ankara Kent ve Ekoloji Savunması
Antalya Ekoloji Meclisi
Attac France Aplaneta, Ispanya
Başlangıç Ekoloji
Burhaniye Çevre Platformu
Doğanın Çocukları
Ege Çevre ve Kültür Platformu
Ekologistak Martxan, Bask Ülkesi
Eko-Öğrenci Hareketi
European Water Movement
Halkların Demokratik Kongresi Ekoloji Meclisi
Heryer Kazdağları
Humat Dijlah, Irak
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
Kazdağları İstanbul Dayanışması
Mezopotamya Ekoloji Hareketi
Muğla Çevre Derneği
Munzur Çevre Derneği
Polen Ekoloji
Save The Tigris Campaign (Dicle’yi Savunma Kampanyasi), Irak
Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği
Yaşam ve Dayanışma Yolcuları
Yeşil Direniş Ekoloji ve Yaşam Gazete
Yeşil Sol İklim Çalışma Grubu
Kampanyaya buradan destek olabilirsiniz.
Hava kirliliği ile fiziksel rahatsızlıklar arasındaki bağ üzerine daha önce birçok araştırma yapılmıştı. Ancak yeni…
Küresel kömür talebinin bu yıl rekor seviyeye ulaşmasının ardından 2027'ye kadar yatay bir seyir izleyeceği…
Türkiye’de 10 kentte enerji şirketlerinin projeleri için acele kamulaştırma kararı verildi. Niğde, Ankara, İstanbul, Sakarya,…
Dünyanın ortalama sıcaklığının orta vadede 1,5 dereceden öte 2 dereceyi de geçebileceğini belirten Prof. Dr.…
Karbon emisyonları azaltımı hedeflerini açıklayan Kanada hükümeti, resmi danışma kurulunun tavsiye ettiği miktarın altında bir…
Türkiye’de son yıllarda birçok göl ve su kaynağında yaşanan kuraklık, Salda Gölü'nde de derinden hissediliyor.…