Yeni bir rapor 2023’te 6,37 milyon hektar ormanın kaybedildiğine dikkat çekerken, Dünya Doğayı Koruma Vakfı, ormansızlaşmanın önüne geçmek için 2030 yılına kadar en az %65 emisyon azaltım hedefi, 2040’a kadar enerji tüketiminin yarıya indirilmesi ve 2030’a kadar fosil yakıtlardan aşamalı olarak vazgeçilmesi çağrısı yapıyor…
Dünya, 2030 yılına kadar ormansızlaşmayı ve orman bozulmasını durdurma ve tersine çevirme çabalarında hedeflerinden sapmış durumda. Uluslararası tüm taahhütlere rağmen, yalnızca 2023 yılında 6,37 milyon hektar orman kaybedildi.
2015 yılında New York Orman Beyannamesi’ne yönelik ilerlemeyi takip etmek amacıyla başlatılan, dünya çapında 20’den fazla araştırma organizasyonunu, düşünce kuruluşunu ve STK’yı kapsayan bir girişim olan Orman Beyannamesi Değerlendirmesi (Forest Declaration Assessment), 2024 raporunu yayımladı.
“2024 Orman Deklarasyonu Değerlendirmesi: Ormanlar Ateş Altında” adlı rapor, küresel ormansızlaşma ve bozulmanın kötüleşen durumuna dikkat çekti. Raporda, orman restorasyonunun mümkün olduğu belirtilse de, orijinal ekosistemlerin karmaşıklığına ve işlevlerine tam olarak erişilemeyeceği vurgulanarak, durumun daha da kötüye gitmemesi için acilen eyleme geçilmesi çağrısı yapıldı.
Veri yetersizliği ve tutarlı bir şekilde sürdürülemeyen izleme restorasyon çabalarını engellerken, orman kaybı biyolojik çeşitliliğin kritik olduğu alanlarda devam ediyor. Bunlara ilaveten örneğin çayırlar gibi diğer doğal ekosistemlerin dönüştürülmesi bu zorluğu daha da artırıyor.
Küresel çevresel hedeflere ulaşabilmek için, orman koruma ve restorasyonunu öncelikli bir hale getirmek, aşırı tüketimi sınırlamak ve büyük ölçekli restorasyon girişimlerini hayata geçirmek için de acil eylem gerekiyor.
Umut Verici Gelişmeler ve Engeller Bir Arada
Raporda, hükümetlerin insan hakları temelli bir yaklaşım benimsemeleri, korunan alanlara yönelik düzenlemelerini hayata geçirmeleri ve insan kaynaklı yangın desenleriyle mücadele etmeleri gerektiği vurgulanıyor. Yanı sıra, kritik öneme sahip biyolojik çeşitlilik alanlarının korunması ve adil yönetimin sağlanmasının da, ormanların ve onların hayati ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliği için önemli olduğuna dikkat çekiliyor.
Orman araştırmacısı Robert Nasi’nin aynı raporu referans alarak yaptığı bir analiz ise 2024’ün küresel ormanlar için hem ilerleme hem de zorluklarla geçen bir yıl olduğunu ifade ediyor. Yenilikçi teknolojiler ve uluslararası işbirliği umut verici olsa da, ormanlar ciddi baskılarla karşı karşıya kalmaya devam ediyor.
Brezilya ve Endonezya gibi ülkeler, daha sıkı düzenlemeler ve sürdürülebilir yönetim uygulamaları sayesinde ormansızlaşmayı azaltmada önemli adımlar atmış durumda. Teknoloji, özellikle uydu görüntüleme, orman sağlığını izleme ve yasa dışı faaliyetleri tespit etmek açısından önemli bir rol oynuyor.
Yerel topluluklar, geleneksel uygulamalarıyla sürdürülebilir orman yönetimine katkıda bulunurken, Amazon gibi ormansızlaşma oranlarının azaldığı bölgelerde korunmada önemli bir rol üstlendiler.
Tüm bu olumlu adımlara rağmen Nasi, iklim değişikliği gibi zorlukların devam ettiğine dikkat çekiyor. Nasi, artan sıcaklıkların, değişen yağış desenlerinin ve daha sık görülen orman yangınlarının tehdidi daha da artırdığını belirtiyor.
Amazon’daki ormansızlaşma oranları azalmış olsa da, diğer tropikal bölgelerde yasa dışı kereste kesimi ve sürdürülemez kaynak kullanımı nedeniyle ormansızlaşma artmaya devam ediyor.
Nasi, bu zorlukları aşmak için uluslararası işbirliği, güçlü yönetişim, sürdürülebilir tarım ve yerel toplulukların güçlendirilmesi de dahil olmak üzere çok yönlü bir yaklaşımın gerektiğini vurguluyor.
Emisyon Azaltım Hedefi Artırılmalı Çağrısı
Avrupa Birliği, iklim değişikliğiyle mücadele ve ormansızlaşmayı durdurma konusunda iddialı hedefler belirlemiş durumda. Ancak buna rağmen, Avrupa ormanlarının karbon yutakları anlamında üstlendiği doğal rol, aşırı hava olayları, yangınlar, hastalıklar ve sürdürülemez ormancılık uygulamaları nedeniyle ciddi bir tehdit altında. Üstelik tüm bu faktörler birçok ormanı karbon emicilerden karbon salıcılarına dönüştürdü bile.
Örneğin, Avrupa Komisyonu’nun 2040 için önerdiği %90 net seragazı emisyonu azaltım hedefi, iklim krizinin aciliyeti göz önüne alındığında yetersiz olarak değerlendiriliyor. 2024’ün kayıtlara geçen en sıcak yıl olması ve çevresel etkilerin zaten başlamış olmasıyla birlikte, uzmanlar, önerilen hedefin gereken eylem ölçeğiyle örtüşmediğini savunuyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından hazırlanan bir durum belgesi de, doğanın korunmasının, biyolojik çeşitlilik yasalarının uygulanmasının ve iklim uyumuna yönelik doğa temelli çözümlerin öncelikli hale getirilmesinin önemini vurguluyor.
WWF, 2030 emisyon azaltım hedefinin en az %65’e çıkarılmasını ve 2035 yılından önce de önemli miktarda azaltılma gidilmesini öneriyor. Ayrıca, 2040 yılına kadar enerji tüketiminin yarıya indirilmesi ve 2030 yılına kadar fosil yakıtların aşamalı olarak ortadan kaldırılması çağrısında bulunuyor.
WWF, 2040 yılına kadar tamamen yenilenebilir enerjiye geçişi savunurken, zayıf toplumlar ve işçiler için destek sağlayan adil bir geçiş çerçevesi büyük bir önem taşıyor.
Belge, bir yandan da gelişmekte olan ülkelere yardımcı olmak için uluslararası iklim finansmanının artırılmasını öneriyor. Bunların yanı sıra, destek miktarının, AB’nin emisyonlar konusundaki tarihsel sorumluluğunu yansıtması ve AB’nin küresel iklim çabalarındaki adil payının, finansal yardımın ölçeğini belirlemesi gerektiği de belirtiliyor.