6. IPCC Raporu, COP27 iklim müzakereleri, COP15 biyoçeşitlilik zirvesi, aşırı hava olaylarının yıkıcı etkisi… İklim krizinin etkilerini giderek daha fazla hissettiğimiz günümüzde atılan/atılmayan adımların belirgin sonuçları olacak.
Ocak – Şubat – Mart
– 21-25 Şubat tarihleri arasında Konya’da düzenlenen İklim Şurası’nda en önemli beklentilerden biri Türkiye’nin kömürden çıkış tarihinin belirlenmesiydi. Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşması için elektrik üretiminde kömürden hızlı bir şekilde uzaklaşması elzem. Şura’nın ilk gününde okunan gençlik bildirgesinde de Türkiye’nin kömürden 2030 yılına kadar çıkması talep edilmişti ancak bu yönde bir karar alınmadı. Alınan kararda kömürden elektrik üretiminde karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojileri desteklendi. Bunun yanı sıra termik santral kaynaklı ısının kullanılması önerildi. Şura sonucunda çıkan bir başka karar ise doğalgaz ve nükleer enerjiye destek verilmesi yönünde oldu. 217 maddelik tavsiye kararları arasında “2053 net sıfır emisyon hedefleri doğrultusunda kaynak çeşitliliği ve enerji arz güvenliği perspektifinden emisyon azaltıcı alternatif yakıtlardan (doğalgaz, nükleer vb.) elektrik üretiminin artırılması değerlendirilmelidir” maddesi yer aldı.
– Tahiti’nin tropikal kıyılarında dalış yapan deniz araştırmacıları şimdiye kadar bulunan en büyük mercan resiflerinden birini keşfetti. Üç kilometre boyunca uzanan mercan resifleri, çoğu mercan resifinden farklı olarak insan faaliyetlerinin verdiği zararlardan hiç etkilenmemiş durumda. Mercan resifleri okyanus tabanın yalnızca %0,1’ini kaplamasına rağmen denizlerdeki tüm yaşamın dörtte birine ev sahipliği yapıyor.
– 175 ülkeden devlet başkanları, çevre bakanları ve müzakerecilerin oluşturduğu Birleşmiş Milletler Çevre Meclisi’nde (UNEA) plastik kirliliğini sonra erdirmek için tarihi bir karar alındı. Dünyanın ilk küresel plastik kirliliği anlaşmasını oluşturma kararı verilmesi ardından UNEA Başkanı Espen Barth Eide, “Bugün tarih yazıyoruz ve hepiniz bununla gurur duymalısınız. Plastik kirliliği bir salgın haline geldi. Bugünkü kararla resmen bir çare bulma yoluna girdik.” dedi. 2024 yılı sonuna kadar yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma taslağının hazırlanması planlanıyor.
– Düşünce kuruluşu Ember’ın yayımladığı yeni rapora göre rüzgar ve güneş enerjilerindeki büyüme iklim hedeflerini karşılayacak seviyeye geldi. 2021’de güneş enerjisi %23, rüzgar arzı ise %15 arttı. Rapor, 10 yıllık ortalama %20’lik büyüme sağlanmasının 2030’a dek korunması halinde güneş ve rüzgar enerjilerinin küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlandıracak kadar büyüyebileceğini öne sürdü.
Nisan – Mayıs – Haziran
– 4 Nisan’da Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) altıncı değerlendirme raporunu yayımladı. Rapor, küresel ısınma ve iklim değişikliği hakkında son gelişmeleri paylaşıyor. Rapor; fosil yakıt kullanımının acilen bırakılması gerektiği, hayvancılığın çevreye en çok zarar veren endüstrilerden biri olduğu ve en kısa sürede sürdürülebilir ve daha çevre dostu kentsel planlamaya geçilmesi gerektiği konuları ile ön plana çıkıyor. Bununla birlikte rapor, iklim değişikliğinin ana unsurunun insan olduğunu öne sürüyor.
– Bilim insanları güneş enerjisini 18 yıla kadar saklayabilen yeni bir teknoloji geliştirdi. Bilim insanları 2017’de güneş enerjisini 18 yıla kadar depolayıp gerektiğinde ısı olarak salmayı mümkün kılan bir enerji sistemi yaratmıştı. Araştırmacılar Nisan ayında, sistemi bir termoelektrik jeneratörüne bağlayarak elektrik üretmeyi başardı. Chalmers Üniversitesinde profesör olan araştırma lideri Kasper Mont-Poulsen bu başarı hakkında “Bu; hava durumuna, saate, mevsime veya coğrafi konuma bakılmaksızın elektrik üretmek için güneş enerjisini kullanabileceğimiz anlamına geliyor” dedi.
Temmuz – Ağustos – Eylül
-Temmuz ayında dünyanın en büyük ikinci iklim kirleticisi ABD’de Enflasyonu Düşürme Yasası çıktı. Yasa, iklim ve temiz enerji yatırımlarına 369 milyar dolar ayırıyor. Yasayla beraber 2030’a kadar seragazı emisyonlarının 2005 seviyesinin %40 altına düşmesi bekleniyor. Çıktılardan bir diğeri ise 9 milyondan fazla yeni iş imkanın doğacak olması.
-MIT’den (Massachusetts Institute of Technology) bilim insanları, lityum iyon pillerin yerine geçebilecek alüminyum kükürt ile yapılan pili icat etti. Ucuz bir element olan alüminyum, Dünya’da demirden sonra en çok bulunan ikinci metal. Kükürt ise en ucuz ametal ve petrol arıtılmasından çıkan bir atık olarak bol miktarda bulunur. Alüminyum kükürt pil baterisi lityum iyon pillerin altıda bir maliyetine üretilebiliyor. Aynı zamanda pil, elektrikli araç şarj istasyonlarında kullanım için ideal ve orta ölçekli bir işletmeye kadar güç sağlayabilecek potansiyelde.
-Eylül ayında Avrupa Merkez Bankası (ECB), şirketlere tahvillerini satın almadan önce iklim puanları vereceğini ve seragazı emisyonlarını ortaya çıkarmak ve azaltmak için daha fazlasını yapanlara öncelik vermeyi planladığını açıkladı. Şirketlerin puanları; emisyon azaltımındaki ilerlemeyi, gelecek emisyon düşürme planlarını ve yayılan seragazı miktarını daha kolay ve eksiksiz raporlamayı sağlayacak.
Ekim – Kasım – Aralık
– BM Çevre Programı (UNEP), yıllık olarak Paris iklim hedefleri ile gerçek emisyon azaltımları arasındaki farkı değerlendiren Emisyon Açığı 2022 raporunu yayımladı. Rapora göre iklim taahhütleri, dünyayı bu yüzyılın sonuna kadar 2,4-2,6°C’lik bir sıcaklık artışıyla karşı karşıya bırakıyor. Glasgow’daki COP26’dan bu yana güncellenen taahhütler, 2030 yılı için öngörülen seragazı emisyonlarının yüzde birinden daha az azaltım anlamına geliyor. Küresel ısınmanın 1,5°C ile sınırlandırılması için ise yüzde 45’lik bir emisyon azaltımına ihtiyaç var. Rapor ayrıca, elektrik arzı, sanayi, ulaşım ve bina sektörleri ile gıda ve finans sistemlerinde acil sektör ve sistem çapında dönüşümlerin iklim felaketini önlemeye yardımcı olacağını ortaya koyuyor.
– Kasım ayında iki hafta boyunca COP27 gerçekleşti. Müzakerelerde birçok gerekli adım atılamamış olmasına karşın ileriye dönük önemli gelişmeler yaşandı. Önemli detaylarda berraklık olmamasına karşın uluslar ilk kez iklim kaynaklı felaketlerden “kayıp ve zarara” uğrayan gelişmekte olan ülkelere ödeme yapmak adına fon kurmaya karar verdi. Anlaşmada, ulusal hedeflerin yeterince iddialı olmaması ve fosil yakıt kullanımın azaltılmasında yeterince ilerlenilmemesi en çok eleştirilen konular oldu. Dünyanın en büyük iki seragazı yayıcısı olan ABD ve Çin’in başkanları da COP27’ye katıldı. Uzun süren gerilimin ardından iklim değişikliği hakkındaki iş birliğini yeniden başlatma konusunda anlaşmaya vardı.
COP27, küresel olarak daha iddialı emisyonlar için işbirliğini hızlandırmanın temel bir ön koşulu olan 1,5 derece sınırına ulaşma ve kayıp ve zarar finansmanı sağlama ihtiyacının altını çiziyor. Ancak Paris-Equaity-Check’in (PEC) değerlendirmesine göre Türkiye bu beklentileri karşılamanın çok gerisinde.
– Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, COP27’de Bakanlar toplantısında yaptığı açıklamada Türkiye’nin güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı (NDC) hedefini duyurdu. Kurum’un açıklamasına göre Türkiye’nin 2030 %21 artıştan azaltım hedefi %41’e yükseldi. Kurum, “Yaklaşık 500 milyon ton emisyon azaltımı yapmış olacağız. 2038 yılı ise emisyonların tepeye ulaşacağı nokta olarak belirlendi. İklim STK’ları ise açıklanan hedefin “artıştan azaltım” olması nedeniyle, seragazı emisyonlarını azaltmak yerine yaklaşık %30 artıracağına dikkat çekti. Yapılan açıklamaya göre bu hedef, Türkiye’nin enerji dönüşümünü geciktirecek ve 2021 yılında Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmanın maliyetini artıracak.
-2030 yılına kadar küresel koruma çabalarına rehberlik edecek Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi COP15’te imzalandı. Anlaşma, ülkeleri hem kamu hem de özel sektörden biyoçeşitlilik girişimleri için yılda 200 milyar dolar ayırmaya yönlendiriyor. Gelişmiş ülkeler, 2025’ten itibaren yıllık 25 milyar dolar ve 2030’a dek yılda 30 milyar dolar fon sağlayacak. Ölçülebilir hedefler belirlemesiyle öne çıkan antlaşma, 30 x 30 taahhüdü ile ülkelerin 2030 yılına kadar karaların ve denizlerin %30’unu korumasını hedefliyor.
Aşırı Hava Olayları Yıl Boyu Yıktı Geçti
Christian Aid’in son raporuna göre, 2022 yılının en maliyetli 10 iklim felaketinin her biri 3 milyar doların üzerinde ekonomik hasara neden oldu. Maliyetler yalnızca sigorta kapsamında karşılanan kayıplara göre hesaplandığından iklim felaketlerinin gerçek maliyetlerinin daha yüksek olacağı tahmin ediliyor. Ekonomik maliyeti en yüksek iklim felaketlerinin, sigortayı karşılama oranı yüksek gelişmiş ülkelerde daha fazla olduğu görülüyor. Gelişmiş ülkelere kıyasla iklim değişikliğine etkisi çok daha az olan gelişmekte olan ülkelerde ise sigortanın karşıladığı maliyetler düşük seyrediyor.
2022’nin ağır yıkıma neden olan iklim felaketlerinden bazıları şöyle sıralandı:
- Eylülde ABD’nin güney kıyılarını ve Küba’yı etkisi altına alan Ian Kasırgası’nın ekonomik maliyeti en az 100 milyar doları buldu. Kasırga nedeniyle 40 binin üzerinde kişinin ise göçe zorlandığı hesaplanıyor.
- Haziran-Eylül arasında Pakistan’da yaşanan sellerin ekonomik maliyeti Dünya Bankası tahminlerine göre 30 milyar dolar seviyesinde olmasına karşın sigortanın karşıladığı maliyet en az 5,6 milyar dolar seviyesinde. Pakistan’daki seller nedeniyle en az 7 milyon kişi yaşadığı yeri terk etti ve 1,700’ün üzerinde insan yaşamını yitirdi.
- Yaz aylarında Birleşik Krallık’ta ve Avrupa’da etkisini gösteren sıcak hava dalgası ve kuraklığın neden olduğu maliyetler en az 20 milyar dolara ulaştı. Yazın Çin’de yaşanan sellerin maliyeti ise en 12,3 milyar dolar olarak hesaplandı. Çin’deki seller nedeniyle 239 kişi yer değiştirdi.
- Şubat-Mart aylarında Avustralya’da meydana gelen sellerin maliyetinin en az 7,5 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. 60 binin üzerinde insanın yaşadığı yeri terk etmeye zorladığı da tahminler arasında… Aynı şekilde Şubat’ta Avrupa’da ve Birleşik Krallık’ta etkisini gösteren Eunice Fırtınası’nın ekonomik hasarı 4,3 milyar doları aştı. Fırtına nedeniyle 16 kişi yaşamını yitirdi.
- Eylül’de Karayipler’i ve Kanada’yı etkileyen Fiona Kasırgası iki hafta içinde en az 3 milyar dolar ekonomik kayıp oluşturdu. Kasırga, 13 bin kişiyi yerinden etmenin yanı sıra 25 kişinin de yaşamını yitirmesine neden oldu.
- Güney Afrika’da Nisan’da yaşanan sel felaketi 40 bin insanı yerinden etti. Afet nedeniyle 459 kişi yaşamını yitirdi ve en az 3 milyar doları aşan ekonomik maliyet oluştu.
- Çin ve Brezilya’da tüm yıl boyunca süren kuraklığın ekonomik hasarı sırasıyla en az 8,4 milyar ve 4 milyar dolar olarak hesaplandı.