YAZI: Bekir Ağırdır, KONDA Araştırma Genel Müdürü
Aralık 2021’de İklim Haber için KONDA Araştırma tarafından gerçekleştirilen iklim değişikliği araştırması bulguları bir yandan toplumsal değişime diğer yandan da değişmeyenlere işaret ediyor.
İklim değişikliği konusunda değişen elbette bekleneceği gibi toplumsal farkındalıktaki artış. Nasıl olmasın ki! Bu coğrafya iklim değişikliği ya da iklim krizi, nasıl adlandırırsak adlandıralım, meselenin sonuçlarını en yoğun yaşayan coğrafyalardan birisi. Kuraklıktan erozyona, tarımsal üretimden enerji üretimine olumsuz sonuçlarıyla hemen her gün karşılaşıyor toplum. Toplumda iklim krizi konusunda hem farkındalık yükseliyor hem de endişe yoğunlaşıyor. Bulgularımız iklim değişikliğine dair toplumun genelinin hâlâ oldukça endişeli olduğunu ve bu değişikliğin gerek insan faaliyetlerinin sonucu olduğu gerek koronavirüsten daha büyük tahribata yol açacağı görüşünün yaygınlaştığını gösteriyor.
Öte yandan ülkenin uzun süredir ruhi ve zihni ambargosunun etkisinde olduğu iktidar yandaşlığı ve karşıtlığına dayanan kutuplaşmanın iklim değişikliğinin sonuçları konusunda da etkisini görüyoruz. Örneğin 2021 yaz aylarında uzun süren orman yangınlarının nedeni olarak bir kesim terör faaliyetlerini (%36), diğer kesim de iktidarın yanan alanları imara açma arzusunu (%27) işaret ediyor.
Siyasi kutuplaşmanın toplumun farklı kesimlerinde hakikatle ilişkiyi bozucu etkisi olduğunu biliyoruz. Nitekim parti yandaşlığı, haber kaynağı olarak tercih edilen TV kanalları gibi bazı pozisyonlanmaların meseleleri tanımlamayı da, çözümler konusundaki değerlendirmeleri de etkiliyor. KONDA’nın gerçekleştirdiği bir dizi başka araştırma bu türden pozisyonlanmaların hakikatle ilişkiyi, meselelere soğukkanlı bakışı doğrudan bozucu etkileri olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim bu sorun iklim değişikliğine dair meselelerde de gözleniyor.
Toplumun uzun süren siyasi kutuplaşması yanı sıra yine uzun süredir yaşadığı bir başka kırılma da ülkenin temel hedefi konusundaki fay hattından besleniyor. Uzun süredir biliyoruz ki toplumun bir kesimi kalkınmayı, ekonomik büyümeyi ve bu büyümeden bireysel hayatındaki refah yükselişini önemsiyor. Toplumun diğer bir kesimi ise modernleşmeyi, hukuku, laikliği, hayat kalitesini önceliyor. Siyasi tarihimiz gösteriyor ki ülkedeki siyasi rekabet de bir bakıma bu iki hedefin arasında gelişiyor. Ülke hem kalkınma hem de modernleşmeyi aynı anda isteyen bir ortak ufku inşa edemediği için de giderek bu ayrışma kültürel kimliklere de yerleşen ve birbirini karşılıklı etkileyerek kimlikler arası bir fay hattına dönüşmüş durumda. Sonuçta bu fay hattı yalnızca siyasi tercih ya da hedeflerini belirlemekten öte hayat tarzının, algıların, beklentilerin, kanaatlerin belirleyicisi oldu. Ülkenin temel hedefleri ile sosyolojik ve kültürel kimliklerin siyasi hedefleri ve kimlikler bir arada çalışan ve birbirini de etkileyen dinamiklere, unsurlara, pozisyonlara enerji veriyor.
Somut ve Teknik Hedefler Bilinmiyor
Nitekim bu araştırmada da bu farklılaşmanın ipuçları görülüyor. Bir yandan toplum ekonomik toparlanma için en çok tarım, ardından gıda, enerji, finans sektörlerine yatırım yapılması gerektiğini düşünüyor. Ama öte yandan sıralamada bunlardan sonra gelen temiz enerji cevabını verenler iklim değişikliğinin insan faaliyetlerinden kaynaklandığını, inşaat ve otomotiv cevabı verenler de iklim değişikliğinin doğal bir süreç olduğunu söylemeye daha eğilimliler.
İklim değişikliğine karşı harekete geçme talebi artıyor çünkü reel hayatta karşılaşılan tehlike, özellikle Anadolu coğrafyasındaki somut etkileri, bu talebi yükseltiyor. Araştırmanın bulguları, iklim değişikliğine karşı ne yapılması gerektiğine dair sunulan tüm olası çözümlerin geçen yıla kıyasla beş ila 10 puanla daha yüksek oranlarda söylendiğini gösteriyor. Her zaman en çok tercih edilen yeşil alanları korumanın yanı sıra ulaşımdan kaynaklanan zararların azaltılması, enerji verimliliğinin artması, termik santralların kapatılması ve uluslararası anlaşmalara uyulması gibi çözümlerin hepsine daha fazla işaret edilmesi, harekete geçilmesi talebinin artığına işaret ediyor. Seçmenler arasında farklar olsa da taleplerin sıralaması aynı.
Ama net sıfır karbon emisyonu hedefi gibi somut ve teknik hedefler bilinmiyor. Aynı zamanda bu konudaki uluslararası hedefler, politikalar da bilinmiyor. Toplum iklim değişikliği ve olası çözümleri konusunda yüksek oranlarda net bir fikir sahibi olsa da Ekim ayından itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan 2053 yılında sıfır karbon emisyonuna ulaşma hedefi konusunda açıklamaları hakkında bilgi sahibi olanların oranı yalnızca %17. Yine de %36 sıfır karbon emisyonu hedefini desteklediğini belirtiyor.
Net sıfır karbon emisyonu hedefine dair maddeler içeren uluslararası bir anlaşma olan Paris Anlaşması 2015 yılında imzalanmıştı; imzalayan ancak mecliste onaylamayan nadir ülkelerden biri olan Türkiye de yıllar sonra bu yılın Ekim ayında onay aşamasını tamamlamıştı. Toplumun çoğunluğu bu anlaşma konusunda fikir sahibi değil: Anlaşma hakkında bilgisi olduğunu %25, mecliste onaylandığını bildiğini %24 söylüyor. Yine de %52 meclisin bu kararını destekliyor.
Ama siyasi kutuplaşmanın bir başka somut etkisini Paris Anlaşması’na bakışta da görüyoruz. İklim krizi konusunda bilgisi ve farkındalığı en düşük olan Ak Parti ve MHP seçmenleri meclisin kararını en fazla destekleyenler.
Bu araştırma bir kez daha yaşanan gündelik hayat ve meseleler üzerinden farkındalığın ve endişenin yükseldiğini ama öte yandan da ne yapılacağı konusunda hem bilgi eksikliğinin hem de siyasi pozisyonların ürettiği farklılaşmaların olduğunu teyit ediyor.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
İlham Aliyev’in geçtiğimiz 1 senede yaptığı konuşmaları analiz eden bir çalışmaya göre, COP29’un ev sahibinin…
G7, son 20 yılda iklim finansmanı borçlarını ödememesi nedeniyle COP29’da “Günün Fosili” ödülünü aldı. BM…
Bu yılki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapan Azerbaycan, fosil yakıt patronlarına ve lobicilere "kırmızı…
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…
Çatışmalardan etkilenen bir grup ülke, halklarının karşı karşıya olduğu doğal afet ve güvenlik krizleriyle mücadele…