Yeşiller Meclisi ve Yeşil Düşünce Derneği’nin ortaklaşa organizasyonu 16. Yeşil Diyalog, 18 Ocak Cumartesi günü Taxim Hill Hotel’de gerçekleşti. Gün boyu süren ve 150 kişinin katıldığı diyalogda, Avrupa’da ve Türkiye’de yükselen yeşil hareket, iklim hareketleri, demokrasi ve hak mücadelesi, sağ popülizm ve totaliter rejimlerin karşısında yeşil hareketin konumu, başarılı koalisyon örnekleri ve başka koalisyon imkanları, yeşil yeni düzen ve adil geçiş gibi konular ele alındı.
Yeşil Diyalog, 16 yıldır her sene farklı bir tema çerçevesinde yeşil politikalar üzerine tartışmak, fikir alışverişi yapmak, deneyim paylaşmak ve politikaların yeniden üretim süreçlerini desteklemek üzere harekete ilgi duyan herkesi diyalog ortamına çağırıyor. Bu sene 150 kişinin katıldığı diyalogda ise Yükselen Yeşil Hareket tartışıldı.
“Yeni Bir Siyaset Anlayışına İhtiyacımız Var”
Toplantının açılış konuşmasını yapan Yeşil Düşünce Derneği Genel Koordinatörü Sevil Turan, bu buluşmalarla Türkiye demokrasisinin gelişmesi için ekolojik ve siyasi tartışmaları bir diyalog içerisinde gerçekleştirmenin önemli olduğunu söyledi. “Bir yandan krizler ve felaketler çağındayken, bir yandan da Yeşiller’in oluşumunda rol oynayan toplumsal hareketlerin güçlendiği bir dönemden geçiyoruz” diyen Turan, içinde bulunduğumuz duruma yeni bir siyaset anlayışı gerektiğini söyledi.
Sonrasında söz alan Emine Özkan da Yeşiller Meclisi adına bir açılış konuşması gerçekleştirdi. Tüm dünyada büyük ses uyandıran Gelecek için Cumalar ve Yokoluş İsyanı hareketlerine değinen Özkan, “Sizce bizleri de derin uykumuzdan uyandırmadılar mı? Umudumuzu, cesaretimizi beslemediler mi?” dedi. Özkan, “Bu soruya cevabı evet olanların sayısı her geçen gün artıyor. Biz de yükselen bir harekete şahit oluyoruz. 28 Eylül 2019’da Yeşiller Meclisi’ni kurduk. Yeşil hareketin içinden gelen kadın, LGBTİ+, ekoloji, yerel, iklim hakları konusunda aktivizm yapan birçok kişinin bir araya gelmesiyle oluşturduk. Dünyada yükselen yeşil hareketi ele almak ve Türkiye’de bunu nasıl canlandıracağımızı konuşmak için bir diyalog oluşturmak istiyoruz” diye konuştu.
Son yıllarda özellikle Avrupa’da Yeşillerin yakaladığı siyasi başarıların değerlendirileceği birinci oturumda yeşil hareketin dünya politik gündemi içindeki yeri, gittikçe ağırlaşan iklim krizi ve buna karşı gelişen hareketlerin sosyal ve siyasal etkileri konuşuldu.
Konuşmacılar olarak Avrupa Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Evelyn Huytebroeck ile İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli İklim Uzmanı ve Yeşiller Partisi dönem Eş Sözcüsü (2010-2012) Ümit Şahin yer aldı.
Huytebroeck: “Mesajımız Umut ve Değişim”
Evelyn Huytebroeck “Yükselen Yeşil Hareket: Avrupa’da Yeşillerin 2019 yılı seçim başarıları/ Avrupa’da Yeşil ve Sosyal Politikalar” başlığında bir konuşma gerçekleştirdi. Uzun bir zamandır yeşil hareket içerisinde olduğunu söyleyen Huytebroeck, Yeşiller Partisi’nin tarihi hakkında şunları söyledi: “Biz, çevre ve ekolojinin yanında insan hakları, dış ilişkiler ve kültür konusunda da gündemleri olan bir partiyiz. Aynı zamanda sokak hareketiyle, gençlerin protestosuyla da bağlantılı bir hareketiz. Ancak hareketleri sahiplenmeden destekliyoruz. Mesajımız: umut ve değişim. Ekolojik krize karşı dönüşümle beraber adil dönüşümü savunuyoruz. Avrupa Birliği yanlısı bir partiyiz ancak farklı bir Avrupa tahayyül ediyoruz. İnsan haklarının korunduğu, kadın-erkek eşitliğinin sağlandığı, ulusalcılığa karşı mücadele edilen bir Avrupa istiyoruz.”
Oturumun devamında Ümit Şahin “İklim Aktivizmi Ve Sosyal Hareketlerin Siyasete Etkisi” isimli bir sunum gerçekleştirdi. Konuşmasına en sonda söylemek istediği noktayı en başta söyleyerek başlamak istediğini söyleyen Şahin “Türkiye’de mevcut iklim hareketi, iklim krizi ile mücadele için Türkiye’de Yeşiller Partisi’ne ihtiyacımız var” dedi.
“Avustralya Yangınları Önümüzdeki Yılların Ön Gösterimi”
İklim krizinde yeni bir aşamaya girildiğini söyleyen Şahin, Avustralya’da Türkiye yüz ölçümünün beşte birine denk gelen 18,6 milyon hektarın yanmasının bunun bir örneği ve gelecek yılların ön gösterimi olduğunu belirtti. Bu sebeple üretilecek politikaların da bu değişime cevap vermesi gerektiğini söyleyen Şahin “Karbonsuzlaşmaya yönelik talebimizin ciddi ve duyulur olması gerekiyor. Çok hızlı karbonsuzlaşma mevcut neoliberal yapıda mümkün olmayacak. Bunun anca büyümeme dediğimiz küçük işletmelere, kooperatiflere ağırlık verilen bir ekonomi ile mümkün olduğunu, bu ekonomiyi de bugünden kurmamız gerektiğini konuşmamız gerekiyor. Bunun pilot olarak mümkün olduğunu gösterelim aşaması geçti. Artık bunu ülkenin politikası haline getirmemiz gerekiyor” dedi.
Huytebroeck: Çoğu Kişinin Günlük Problemleri Var
Sunumların ardından oturum soru-cevap bölümüyle ilerledi. Kolaylaştırıcı Işıl Sarıyüce’nin “İstanbul gibi koca bir metropolde yaşıyoruz. İklim değişikliğinin somut siyasete dönüşmesi anlamında İstanbul’da yapabileceğimiz neler var?” sorusuna Evelyn Huytebroeck şu şekilde cevap verdi: “Enerji ve yalıtım konusunda yapılacak çok şey var. Biz Brüksel’de başladık ancak çok masraflı bir süreç. Çevre ve iklim konusunu sosyal ve ekonomik koşullarla bağlamadığınız sürece çözüme ulaşamazsınız. Çoğu kişi için günlük problemleri var, işsiz insanlar var ve ekoloji konularına çok önem veremiyorlar. Yalıtım, sürdürülebilir yemek gibi programlar eğer ilk olarak ekonomik olarak dezavantajlı gruplara uygulanırsa enerji için harcadıkları para azalacak ve refahları artacak. Aynı durum istihdam için de geçerli. Eğer yenilenebilir enerjide iş yaratabileceğinizi gösterirseniz o zaman bir şeyler kazanabilirsiniz. Sadece iklim ve biyoçeşitlilik hakkında konuşmak işe yaramayacak.”
“Yeşiller Partisi Diğer Siyasi Partileri Bir Araya Getirdi”
Yeşiller Partisi’nden 2014 seçimleri öncesinde ayrılan küçük bir blokun altılı bir koalisyon oluşturarak uyguladığı başarılı politikalara değinen tarihçi ve araştırmacı Orhan Esen, partinin kısa sürede Avrupa’dan edindiği deneyimlerle kendisini geliştirdiğini söyledi.
Küçük bir partinin diğer partileri bir araya getirerek onların ivmelenmesini sağlamasının oldukça önemli bir gelişme olduğunu söyleyen Esen, Yeşil Parti’nin 2014 yılındaki bölünmesini bilmenin bu süreci daha iyi anlamamızı sağlayacağını belirtti: “Başka siyaset mümkün” isimli Yeşil Parti girdiği ilk seçimlerde %7 oy alıyor. Bir sonraki 2014 seçimlerinde tek başlarına devam etmek istiyorlar. İçinde bulunan bir kesim ise ittifak partisi öneriyor. Bu öneride bulunan ‘Macaristan için Diyalog’ kanadı 2013’te ayrılıyor. İttifak yanlısı olan gruptan Gergely Karácsony’nın da çok etkili olduğu bu süreçte Karácsony Budapeşte Belediye Başkanlığını kazandı. Bizim de Türkiye’de bu başarılı örneği göz önünde tutmamız gerekiyor.”
“Kanal İstanbul Türkiye’yi Fakirleştirecek”
Kanal İstanbul’u mevcut ortamda savunanların argüman olarak ekonominin hareketleneceği ve güçleneceğini gösterdiğini söyleyen İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Yeşiller Meclisi Üyesi Ahmet Atıl Aşıcı, “Eğer Kanal İstanbul yaparsa Türkiye daha da fakirleşecek. Maaşlar asgari ücrete doğru evirilecek. Eğer otoyollar, köprüler ve havaalanları bize istediğimiz ekonomik gelişmeyi verecek olsaydı şu anda bu krizi yaşamazdık. O yüzden bu kalkınmacı ekonomi anlayışını değiştirmemiz gerekiyor” dedi. Aşıcı konuşmasını şu ifadelerle sonlandırdı: “Yeşil Yeni Düzen oldukça kapsayıcı bir program. Yıllar önce bunu küçük bir Yeşil Parti savunurken şu an ABD ve Avrupa Birliği tarafından da kullanılan ana akım siyasetin içine girmeyi başardı. Türkiye ekonomisinin bir dönüşüme ihtiyacı var. Sadece ekonomiyi kurtarmak yetmiyor, artan toplumsal eşitsizliği, yoksulluğu, iş kazalarını, iklim kriziyle mücadeleyi öne çıkarmak gerekiyor. Politikalarda ortaklaşmamız gerekiyor.”